Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası (MB) Başkanı Murat Çetinkaya'nın küresel fon sahipleri ile görüştükleri Londra ziyaretinden sonra dolar, enflasyon ve faiz artışları "istikrar" kazandı. Enflasyon doları tetikliyor, dolar artışı maliyetleri artırdığı için enflasyonu artırıyor, enflasyon artışı faizi tetikliyor, yine faiz artışı enflasyonu artırıyor.
Daha önceki yazılarımızda bu duruma "ekonomik rezonans" demiştik.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haziran ayı enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre tüketici fiyatlarında (TÜFE) yıllık enflasyon yüzde 15,39'a yükseldi. Bu oran Ocak 2004'ten bu yana 14 yılın en yüksek oranı? Mayıs ayında bu rakam yüzde 12,15 idi ve bu enflasyon artışından dolayı MB, faiz oranlarını yüzde 17,75'e çıkarmıştı.
Görünen o ki, MB 24 Temmuz'daki toplantısında bu beklentilerin üzerinde çıkan enflasyon oranı nispetince yine faiz artırımı kararı alacak.
Siyasilerimiz her ne kadar söz vermedik deseler de, Londra'da fon sahiplerine enflasyon arttıkça faiz artırımına gidileceğinin garantisi verilmişti.
Haziran ayında yüzde 12,5'luk bir enflasyon beklentisi vardı, yani yüzde 15,39 enflasyon beklentilerin çok üstünde? MB faizleri büyük bir ihtimalle yüzde 20'lere taşıyacak.
Enflasyon yurtiçi üretici fiyatlarında da yıllık yüzde 23,71'lik bir artış sağladı.
Tüketimde enflasyon artışı, maaşları aynı oranda artmayan memur, işçi, emekli maaşlarının fiyatlar karşısında erimesi demektir. Bu da dar olan tüketimin daha da daralması anlamına gelmektedir.
Üretimde enflasyon artışı ise, ürün ve hizmet maliyetlerinin artması ve fiyatlara zam üstüne zam yağması demektir. Üretim fiyatlarının tüketici fiyatlarından daha fazla artması, üreticilerin maruz kaldığı maliyet artışlarını, pazar darlığı sebebiyle tüketiciye yansıtamadığını gösteriyor.
Üretici önce karından feragat ediyor, sonra da zarar etmeye başlıyor ve en sonunda da dayanamayıp kepenk kapatıyor.
Son dönemlerde dev holdinglerin bile borç yapılandırması için bankaların kapılarına gitmesi, sanayicilerin icra ve haciz kıskacında bulunmaları bu tabloyu açıkça göstermektedir.
Gıda fiyatlarının enflasyona ciddi oranda katkı sağlaması, Türkiye'de tarım politikalarının iflas ettiğinin en açık göstergesidir. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre aylık ve yıllık en fazla artış enerjide gerçekleşti. Çünkü enerjide ithalata bağımlıyız, bugün dünyada enerjiye ulaşım zaten pahalılaşmaktadır, bir de buna dolar kuru artışlarını ilave ettiğinizde enerji maliyetleri katlanmaktadır.
Türkiye gelişen ülkeler arasında enflasyon oranları sıralamasında Arjantin'den sonra ikinci sıradadır. Türkiye'yi Nijerya, Mısır, İran ve Bangladeş izlemektedir. Birinci olan Arjantin, yüzde 50'ler seviyesinde sahip olduğu enflasyon oranıyla, borç bulamayacak noktaya geldiği için, yeniden IMF'nin kapısını çalmak zorunda kaldı ve 50 milyar dolarlık borç talebinde bulundu.
Bugünlerde Türkiye'nin de yeniden IMF cenderesine gireceği değişik ortamlarda ifade ediliyor.
Türkiye için IMF, Osmanlı dönemindeki duyunu umumiye, reji yönetimi demek?
Devletin tüm bütçesine, hatta vergilerine IMF'nin müdahale etmesi demek?
Ve asla unutmayalım ki, bu IMF müdahalesi bundan 20 yıl öncesi gibi asla olmayacak. Neden mi? O dönemlerde Türkiye'nin satılmamış maden sahaları vardı, karlı kamu şirketleri vardı, otokontrol vardı, siyasi irade kafasına göre hareket edemiyordu.
Ama bugün, elimizde hiçbir şey kalmadığı gibi, rejim değişikliği sebebiyle artık her şey siyasi iradenin kontrolünde? IMF ve küresel iradeler, sadece siyasi iradeye odaklandığı takdirde, istedikleri her şeyi alabilecekler.
Bu tabloyu Türk milleti olarak Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşadık.
Tarihte unuttuğumuz çok önemli bir deneyimimiz var ama asla ders almadığımız gibi o günlerin hayalini kuran bir siyaset ve millet tablomuz var.
Yeni reji yönetimleri, güncel Sevrler elbette ki önümüze konulacak.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır Türk milletini, maruz kaldığımız ve kalacağımız zifiri karanlık tablo konusunda uyarmaktadır, çözümlerini de sunarak?
Üniter yapı en ideal devlet yapısıdır dedi; dinlemedik, başkanlık sistemiyle bölünme anlamına gelen federatif yapıyı tercih ettik.
Milli Ekonomi Modeli ile hiç kimseye muhtaç olmayan bir millet, hiçbir ülkeye muhtaç olmayan tam bağımsız bir devlet orataya koyalım dedi; dinlemedik, yine IMF'nin kucağına düşüyoruz, borç batağındayız, Batılı ülkelerde el açıp dileniyoruz.
Üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle, karşılıklı menfaatler çerçevesine ilişkiler kuralım dedi; düşmanlarımızla bir olup, dost olan ne kadar ülke varsa, talan edilmesine yardımcı olduk.
Dünya onu duydu, istifade etti, bizler Türk milleti olarak kulağımızı, gözümüzü kapadık.
Şimdi de enflasyon diyoruz, dolar, faiz diyoruz, zam yağıyor diyoruz, diyoruz diyoruz.
Ne anlamı varsa?
Daha önceki yazılarımızda bu duruma "ekonomik rezonans" demiştik.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haziran ayı enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre tüketici fiyatlarında (TÜFE) yıllık enflasyon yüzde 15,39'a yükseldi. Bu oran Ocak 2004'ten bu yana 14 yılın en yüksek oranı? Mayıs ayında bu rakam yüzde 12,15 idi ve bu enflasyon artışından dolayı MB, faiz oranlarını yüzde 17,75'e çıkarmıştı.
Görünen o ki, MB 24 Temmuz'daki toplantısında bu beklentilerin üzerinde çıkan enflasyon oranı nispetince yine faiz artırımı kararı alacak.
Siyasilerimiz her ne kadar söz vermedik deseler de, Londra'da fon sahiplerine enflasyon arttıkça faiz artırımına gidileceğinin garantisi verilmişti.
Haziran ayında yüzde 12,5'luk bir enflasyon beklentisi vardı, yani yüzde 15,39 enflasyon beklentilerin çok üstünde? MB faizleri büyük bir ihtimalle yüzde 20'lere taşıyacak.
Enflasyon yurtiçi üretici fiyatlarında da yıllık yüzde 23,71'lik bir artış sağladı.
Tüketimde enflasyon artışı, maaşları aynı oranda artmayan memur, işçi, emekli maaşlarının fiyatlar karşısında erimesi demektir. Bu da dar olan tüketimin daha da daralması anlamına gelmektedir.
Üretimde enflasyon artışı ise, ürün ve hizmet maliyetlerinin artması ve fiyatlara zam üstüne zam yağması demektir. Üretim fiyatlarının tüketici fiyatlarından daha fazla artması, üreticilerin maruz kaldığı maliyet artışlarını, pazar darlığı sebebiyle tüketiciye yansıtamadığını gösteriyor.
Üretici önce karından feragat ediyor, sonra da zarar etmeye başlıyor ve en sonunda da dayanamayıp kepenk kapatıyor.
Son dönemlerde dev holdinglerin bile borç yapılandırması için bankaların kapılarına gitmesi, sanayicilerin icra ve haciz kıskacında bulunmaları bu tabloyu açıkça göstermektedir.
Gıda fiyatlarının enflasyona ciddi oranda katkı sağlaması, Türkiye'de tarım politikalarının iflas ettiğinin en açık göstergesidir. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre aylık ve yıllık en fazla artış enerjide gerçekleşti. Çünkü enerjide ithalata bağımlıyız, bugün dünyada enerjiye ulaşım zaten pahalılaşmaktadır, bir de buna dolar kuru artışlarını ilave ettiğinizde enerji maliyetleri katlanmaktadır.
Türkiye gelişen ülkeler arasında enflasyon oranları sıralamasında Arjantin'den sonra ikinci sıradadır. Türkiye'yi Nijerya, Mısır, İran ve Bangladeş izlemektedir. Birinci olan Arjantin, yüzde 50'ler seviyesinde sahip olduğu enflasyon oranıyla, borç bulamayacak noktaya geldiği için, yeniden IMF'nin kapısını çalmak zorunda kaldı ve 50 milyar dolarlık borç talebinde bulundu.
Bugünlerde Türkiye'nin de yeniden IMF cenderesine gireceği değişik ortamlarda ifade ediliyor.
Türkiye için IMF, Osmanlı dönemindeki duyunu umumiye, reji yönetimi demek?
Devletin tüm bütçesine, hatta vergilerine IMF'nin müdahale etmesi demek?
Ve asla unutmayalım ki, bu IMF müdahalesi bundan 20 yıl öncesi gibi asla olmayacak. Neden mi? O dönemlerde Türkiye'nin satılmamış maden sahaları vardı, karlı kamu şirketleri vardı, otokontrol vardı, siyasi irade kafasına göre hareket edemiyordu.
Ama bugün, elimizde hiçbir şey kalmadığı gibi, rejim değişikliği sebebiyle artık her şey siyasi iradenin kontrolünde? IMF ve küresel iradeler, sadece siyasi iradeye odaklandığı takdirde, istedikleri her şeyi alabilecekler.
Bu tabloyu Türk milleti olarak Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşadık.
Tarihte unuttuğumuz çok önemli bir deneyimimiz var ama asla ders almadığımız gibi o günlerin hayalini kuran bir siyaset ve millet tablomuz var.
Yeni reji yönetimleri, güncel Sevrler elbette ki önümüze konulacak.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır Türk milletini, maruz kaldığımız ve kalacağımız zifiri karanlık tablo konusunda uyarmaktadır, çözümlerini de sunarak?
Üniter yapı en ideal devlet yapısıdır dedi; dinlemedik, başkanlık sistemiyle bölünme anlamına gelen federatif yapıyı tercih ettik.
Milli Ekonomi Modeli ile hiç kimseye muhtaç olmayan bir millet, hiçbir ülkeye muhtaç olmayan tam bağımsız bir devlet orataya koyalım dedi; dinlemedik, yine IMF'nin kucağına düşüyoruz, borç batağındayız, Batılı ülkelerde el açıp dileniyoruz.
Üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle, karşılıklı menfaatler çerçevesine ilişkiler kuralım dedi; düşmanlarımızla bir olup, dost olan ne kadar ülke varsa, talan edilmesine yardımcı olduk.
Dünya onu duydu, istifade etti, bizler Türk milleti olarak kulağımızı, gözümüzü kapadık.
Şimdi de enflasyon diyoruz, dolar, faiz diyoruz, zam yağıyor diyoruz, diyoruz diyoruz.
Ne anlamı varsa?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024