Başbakan Davutoğlu, Avrupa'ya gitti, görüştü, geldi. Yandaş medyada zafer havası; "Haziran'da vizesiz Avrupa? Türkiye, mülteci avantajını iyi kullandı. Artık Avrupa'da sözü geçen bir ülkeyiz" gibi başlıkların altını doldurdukça doldurdular. Ha! Geri kabul anlaşması da bu zafere giden adımlardan biriymiş. Öyle diyor 'ak gazlılar'
Gerçek olan ise yöneticilerimizin her Avrupa'ya gidişi ülkemiz açısından bir hüsran. Sormak istiyorum! AB için dini, milli, insani ve ekonomik olarak vermediğiniz ne kaldı? Veya vereceğiniz bir şey kaldı mı?
Tarihe damga vurmuş bir milletin, Haçlılar tarafından böyle basitçe adeta eline şeker verilen bir çocuk gibi aldatılması sonrasında da kullanılması zoruma gidiyor.
Mülteciler konuşulmuş ve anlaşmaya varılmış. Nasıl? Türkiye, uyruğuna bakmadan kaçak göçmenleri geri alacak. Neden? Ülkemizde mülteci kıtlığı mı var?
Davutoğlu, bu geri alımı 'cesaretli bir adım' olarak yorumluyor. Gerçekten cesaretli bir adım (!). Koskoca Türkiye Cumhuriyetini, Avrupa'ya tampon bölge yapmak her siyasetçiye nasip olmaz!
Çelişki ise bu cesaretli adımı atan Sayın Davutoğlu akabinde şöyle diyor; "Bu mültecileri Türkiye'ye aldıktan sonra AB'nin de, ülkemizdeki Suriyeli mültecileri alacağını inancını taşıyorum."
Vereceksek niye alıyoruz. Alacaksak niye veriyoruz? Cevabı bilen var mı?
Tabi Davutoğlu, AB üyeliği, vizesiz Avrupa hayallerini medya ile de paylaşıyor. O da ne! Son 5 ayda 4 kez Türkiye'ye gelen AB'nin motor ülkesi Almanya başbakanı Merkel, "Türkiye'nin, AB üyeliği bugünün gündeminde yok." Diyor.
Haziran'da vizesiz Avrupa, müjdesinin de balon olduğunu Fransa Cumhurbaşkanı Hollande açıklıyor. 60 yılda 23 kriter gerçekleştiren Türkiye'ye, 3 ayda, "72 kriteri sağlayın neden olmasın," diyor.
Komedi bitti mi? Yok, bitmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da Ankara'daki bir toplantıdan, Davutoğlu'na sesleniyor; "Umarım o parayı alır."
Hangi parayı? Hani ensar olacaktılar ya! Baktılar bu ensarlık pahalıya mal oluyor. Bari Haçlı AB'den ne alırsak kardır, diyerek 3 milyar euro istediler. Yazık. Hem de çok yazık.
Geri kabul anlaşması gündeme geldiğinde başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere seçkin kadrosu ve değerli yazar abilerim bu anlaşma ile Türkiye tampon ülke haline getirilecek, Avrupa, Türkiye'yi kapı kolu yaptı, başlıklarıyla Avrupa'nın hedefini, ülkemizin siyasi, sosyal ve ekonomik olarak düşeceği acziyeti hem hükümete, hem muhalefete, hem de milletimize anlattık, anlatıyoruz da. Ama anlayacak kafa yok, kafa.
* * *
AB, kendisine kabiliyetli köle arıyor
Mültecilere, AB ülkelerinin nasıl davrandıkları, nasıl hakaretlerde bulunduklarını, ellerindeki paraya bile el koyduklarını hatta Yunan askerlerinin deniz ortasında mülteci botunu delip, o insanları boğmaya çalıştıklarını hep beraber gördük, izledik.
Bir başka gerçek ise Avrupa'nın yaşlanması ve insan gücüne ihtiyaç duyması gerçeğidir. İşte bu noktada Avrupa, kapısındaki mültecileri kullanmak istiyor.
Ama hangi mültecileri? Bu sorunun cevabını Orhan Abi (Dede) 5 Mart tarihli "Sığınmacılar, AB için fırsata dönüşüyor" başlıklı yazısında verilerle ortaya koymuştu.
"? Avrupa, yük olacak değil, çalışıp katma değer oluşturacak, oluşturduğu yükten kat kat fazlasını AB'ye kazandıracak sığınmacı ya da mülteci istiyor?
Almanya ve Türkiye'deki göçmenlerin eğitim durumları irdeleyen bir araştırmaya imza atan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi çarpıcı verilere ulaşmış.
Araştırmaya göre, Almanya'da üniversite mezunu Suriyelilerin oranı yüzde 70, okur yazar olmayanların oranı da yüzde 5 civarında. Türkiye'de ise Suriyelilerin yarısı okur-yazar bile değil ve üniversite mezunu Suriyelilerin sayısı 3 milyon Suriyelide sadece 40 bin.
İşte devlet adamlığının kalitesi böyle krizlerde ortaya çıkıyor. Türkiye'nin sırtındaki sorun büyüyüp, yeni yeni tehditlere dönüşürken, Avrupa Birliği'ndeki devlet adamları problemden kendileri için bir fırsat çıkarmasını bildi."
Gerçek olan ise yöneticilerimizin her Avrupa'ya gidişi ülkemiz açısından bir hüsran. Sormak istiyorum! AB için dini, milli, insani ve ekonomik olarak vermediğiniz ne kaldı? Veya vereceğiniz bir şey kaldı mı?
Tarihe damga vurmuş bir milletin, Haçlılar tarafından böyle basitçe adeta eline şeker verilen bir çocuk gibi aldatılması sonrasında da kullanılması zoruma gidiyor.
Mülteciler konuşulmuş ve anlaşmaya varılmış. Nasıl? Türkiye, uyruğuna bakmadan kaçak göçmenleri geri alacak. Neden? Ülkemizde mülteci kıtlığı mı var?
Davutoğlu, bu geri alımı 'cesaretli bir adım' olarak yorumluyor. Gerçekten cesaretli bir adım (!). Koskoca Türkiye Cumhuriyetini, Avrupa'ya tampon bölge yapmak her siyasetçiye nasip olmaz!
Çelişki ise bu cesaretli adımı atan Sayın Davutoğlu akabinde şöyle diyor; "Bu mültecileri Türkiye'ye aldıktan sonra AB'nin de, ülkemizdeki Suriyeli mültecileri alacağını inancını taşıyorum."
Vereceksek niye alıyoruz. Alacaksak niye veriyoruz? Cevabı bilen var mı?
Tabi Davutoğlu, AB üyeliği, vizesiz Avrupa hayallerini medya ile de paylaşıyor. O da ne! Son 5 ayda 4 kez Türkiye'ye gelen AB'nin motor ülkesi Almanya başbakanı Merkel, "Türkiye'nin, AB üyeliği bugünün gündeminde yok." Diyor.
Haziran'da vizesiz Avrupa, müjdesinin de balon olduğunu Fransa Cumhurbaşkanı Hollande açıklıyor. 60 yılda 23 kriter gerçekleştiren Türkiye'ye, 3 ayda, "72 kriteri sağlayın neden olmasın," diyor.
Komedi bitti mi? Yok, bitmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da Ankara'daki bir toplantıdan, Davutoğlu'na sesleniyor; "Umarım o parayı alır."
Hangi parayı? Hani ensar olacaktılar ya! Baktılar bu ensarlık pahalıya mal oluyor. Bari Haçlı AB'den ne alırsak kardır, diyerek 3 milyar euro istediler. Yazık. Hem de çok yazık.
Geri kabul anlaşması gündeme geldiğinde başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere seçkin kadrosu ve değerli yazar abilerim bu anlaşma ile Türkiye tampon ülke haline getirilecek, Avrupa, Türkiye'yi kapı kolu yaptı, başlıklarıyla Avrupa'nın hedefini, ülkemizin siyasi, sosyal ve ekonomik olarak düşeceği acziyeti hem hükümete, hem muhalefete, hem de milletimize anlattık, anlatıyoruz da. Ama anlayacak kafa yok, kafa.
* * *
AB, kendisine kabiliyetli köle arıyor
Mültecilere, AB ülkelerinin nasıl davrandıkları, nasıl hakaretlerde bulunduklarını, ellerindeki paraya bile el koyduklarını hatta Yunan askerlerinin deniz ortasında mülteci botunu delip, o insanları boğmaya çalıştıklarını hep beraber gördük, izledik.
Bir başka gerçek ise Avrupa'nın yaşlanması ve insan gücüne ihtiyaç duyması gerçeğidir. İşte bu noktada Avrupa, kapısındaki mültecileri kullanmak istiyor.
Ama hangi mültecileri? Bu sorunun cevabını Orhan Abi (Dede) 5 Mart tarihli "Sığınmacılar, AB için fırsata dönüşüyor" başlıklı yazısında verilerle ortaya koymuştu.
"? Avrupa, yük olacak değil, çalışıp katma değer oluşturacak, oluşturduğu yükten kat kat fazlasını AB'ye kazandıracak sığınmacı ya da mülteci istiyor?
Almanya ve Türkiye'deki göçmenlerin eğitim durumları irdeleyen bir araştırmaya imza atan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi çarpıcı verilere ulaşmış.
Araştırmaya göre, Almanya'da üniversite mezunu Suriyelilerin oranı yüzde 70, okur yazar olmayanların oranı da yüzde 5 civarında. Türkiye'de ise Suriyelilerin yarısı okur-yazar bile değil ve üniversite mezunu Suriyelilerin sayısı 3 milyon Suriyelide sadece 40 bin.
İşte devlet adamlığının kalitesi böyle krizlerde ortaya çıkıyor. Türkiye'nin sırtındaki sorun büyüyüp, yeni yeni tehditlere dönüşürken, Avrupa Birliği'ndeki devlet adamları problemden kendileri için bir fırsat çıkarmasını bildi."
Akın Aydın / diğer yazıları
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024