Oturacağı, geçeceği, konacağı, duracağı, bineceği, ineceği her yer, en son teknolojiler devreye konularak kontrol altına alınıyor. Bin kişilik, iki bin, üç bin kişilik koruma ordularından bahsediyoruz. Mitinglerdeki sivil polis sayıları, vatandaşla yarışıyordu.Ergenekon, Balyoz, kozmik oda süreçleri, sonuçları, MİT kanunu ve müsteşarına özel kanun ve daha birçok tedbirle "kişiye özel güvenlik" had safhaya ulaşıyordu. Ama nasıl bir işse! Birileri, Erdoğan'ın özel ofisine kadar girip, ortalığı böceklendirebiliyorlardı. Diğer taraftan Erdoğan başbakan olduktan sonra ne kadar hayati kurum varsa, hemen hemen hepsinin yapısında bir değişiklik yaptı. AYM, Yargıtay, Danıştay, HSYK, YÖK, Milli Eğitim vs. Ama bir türlü istenilen ortam oluşturulamıyor, istenilen güven sağlanamıyordu.Erdoğan yalnız. Erdoğan tek başına? Bu şahsıma ait bir tespit değil. Gerçeğin ta kendisi? Başbakanlığına bakın, Cumhurbaşkanlığına bakın. Sayın Erdoğan, kendisini eleştirenlere karşı her daim kınayıcı, suçlayıcı, azarlayıcı, tehdit edici bir üslup içerisinde. Halka karşı ise (kendisini ve zihniyetini) acındırıcı, masum, her türlü yanlıştan uzak gösterme gayreti ve üslubu içerisinde. Önemli, önemsiz her konuda hep gündemde olma gayretinde. Bu yalnızlığın, kimsesizliğin fotoğrafıdır.Yanılmıyorsam! Son bir yıldır "fuatavni" diye bir sanal kişilik türetildi. Kim, olduğu tartışmalarını hatırlatmadan önce bu "fuatavni" ne işe yarıyor, sorusunun cevabını bulmak durumundayız. "fuatavni" 17, 25 Aralık sürecinin dalga kıranıdır veya Nuri Alço'sudur. Malumunuz! Erdoğan ve iktidarı, "masumuz", "iftira", "önümüzü kesmek istiyorlar", "bize kumpas kurdular" diye, bildiğimiz süreci tariflendirdiler. Ama ortaya dökülen bilgi, belge, kayıt ve fotoğraflar bu tanımlamaları zorluyor, ispat istiyor ve vatandaşa sorular sordurtuyordu. Vatandaşın "kumpasa", ihanete" inandırılması için hükümetin her adımını bilen ve bildiklerini vatandaşa bildiren güncel bir kimliğe ihtiyaç vardı. İşte "fuatavni" bu görevi yerine getiriyor. Diyebilirsiniz ki! Bu "fuatavni" hükümet aleyhine bilgi ve öngörüler sarf ediyor. Evet, doğru. Zaten amaç bu... Eskiden "derin devlet" mazereti vardı. Bu kadar açığı kapatmaya yetmedi. Son bir kaç yıldır ise "paralel devleti" mazereti var. Artık her açığa, bir "paralel" çıkartması yapıştırılıyor. Bunun sanal kahramanı da "fuatavnidir". Zaten son gelişmelerden sonra Latif Erdoğan (ki, eski Gülen'ci diyorlar) çıktı dedi ki; "fuatavni Gülen'dir". Neden bu tartışmalar yapılıyor? Benim ülkem, istihbaratım bunca teknolojiye rağmen böyle bir sanal kişiyi tespit etmekten aciz midir? Eğer acizse bu sanal kişinin, Gülen veya bir başkası olup, olmamasının bir önemi var mıdır?Düşünsenize! "Türkiye'yi, Ortadoğu'da ve dünyada söz sahibi yaptık" diyenler, çalışma odalarından, şoföründen, aşçısından vs. haberiniz yok. Artı Hükümet, attığı her adımı bilen bir sanal kimliği bile tespit etmekten aciz Ve bize (vatandaşa) bu yönetim diyor ki; "inlerine gireceğiz, devlet temizleyeceğiz?" Git işine kardeşim! Bugünlerde hangi AKP'liye mikrofon uzansa, "süreç hukuka intikal etmiştir. Bekleyip, göreceğiz" diyorlar. Başbakan Davutoğlu ise; "Hiçbir şeyden korkmuyoruz, her şey açıklansın, diyenler, niçin bugün telaş içindeler? Neden birtakım yaygaralarla, şüphelerle yürütülen bir soruşturmayı etkilemeye çalışıyorlar?" diyor.Evet, Sayın Başbakan çok haklı. Yalnız vatandaşta tam bir yıldır merak ediyor ve soruyor; "Ey 12 yıldır tek başına iktidar koltuğunda oturan parti yöneticileri! Bir yıldır bu telaşınız ne? 17, 25 Aralık'ta yargıya intikal etti. Neden her yolsuzluk ve rüşvet konusu olduğunda ya gündem kaydırıyor, ya mahkemeleri zan altında bırakmaya çalışıyorsunuz? Olmadı, neden mahkemelerden haber, yayın yasağı gibi kararlar aldırıyorsunuz? Sonuçta diyebilirim ki, geçen yıl ortaya çıkan 17, 25 Aralık iddiları ne kadar inandırıcıysa, yapılan işlemler ne kadar hukukiyse, bugünkü iddialarda o kadar inandırıcı, işlemlerde o kadar hukukidir. Eğer 17, 25 Aralık iftira, düzmece vs. diyorsanız? 14 Aralık'ta iftira ve düzmecedir. Yok, hepsi yalan, iftira vs. diyorsanız! Bu milletin, bu devletin hali ne?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024