Hava kirliliği İstanbul’un kaderi mi?
15.03.2019 00:00:00
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, her yıl Türkiye'nin Hava Kirliliği Raporu'nu yayınlıyor.
2018 yılı raporu oldukça endişe verici…
Bu rapora göre, Türkiye'de 60 milyon kişi kirli hava soluyor.
Havası en kirli illerin başında elbette ki İstanbul geliyor.
Ardından diğer büyük şehirlerimiz olan Ankara, İzmir, Adana ve Bursa geliyor.
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Baran Bozoğlu, yaptığı değerlendirmede, Türkiye atmosferi partikül maddeler açısından Avrupa'ya göre daha kirli olup, bu kirlilik 2018 yılında, Avrupa'ya göre yüzde 33.4 oranında daha fazladır. Avrupa atmosferindeki partikül maddeler son 15 yılda yüzde 14.2 oranında azalırken, Türkiye'de yüzde 8.4 artış göstermiştir" ifadelerini kullandı.
Durumu, havası en kirli il olan İstanbul açısından değerlendirecek olursak, İstanbullular birçok hastalığın da nedeni olan kirli bir havayı solumak durumundalar…
Kirli hava, akciğer hastalıklarından tutun, psikolojik rahatsızlıklara kadar birçok hastalığa neden oluyor. Hatta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneği, hava kirliliğini ağır kanserojen madde olarak kabul ediyor ve bunun akciğer kanserine yol açtığını vurguluyor.
Hava kirliliğiyle mücadele konusunda ülke olarak topyekün bir mücadele gerekiyor, bununla ilgili yepyeni bir devlet politikası ortaya konulması şart…
Son 15 yılda ülke genelinde hava kirliliğinde yüzde 8,4 oranında artış yaşanması açıkça gösteriyor ki, bu konuda doğru dürüst hiçbir adım atılmadı.
Tam tersine, bu kirliliğe katkı sağlayan birçok adım atıldı.
Hava kirliliğine çözüm konusunda Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selim Kotil'in projeleri oldukça dikkat çekici…
Otoyol kenarlarına, yeşillik alanlara kayın ağacı dikileceğini belirtiyor, Sayın Kotil…
Bunun sebebini de şu şekilde izah ediyor:
"Bir kayın ağacı 2,5 kg, çam ağacı 1,5 kg oksijen üretiyor. 1'er metre arayla yol kenarlarına 1 km ağaç dikersen 10 bin aracın çıkardığı sera gazını emer. Gürültünün de 20 desibelini emer. İstanbul'da şuan 2,5 milyon ağaca ihtiyaç var, İstanbul ancak böyle nefes alır."
Havası en kirli olan İstanbul'da bir taşla iki kuş; hem hava kirliliğine, hem de gürültüye çözüm…
BTP Adayı Kotil'in hava kirliliğine yönelik tek projesi sadece bu değil tabii ki…
İstanbul'daki göllerin koruma alanlarına, su havzalarına kuracağı güneş enerji panelleriyle, İstanbul Boğazı'ndaki akıntıyı elektriğe çevirecek olan pervanelerle Kotil, en doğa dostu enerji kaynaklarını en uygun bir şekilde İstanbulluya sunmaktadır.
Elektrikle çalışan otobüsler, vapurlar, trenler, kanalizasyon sisteminden elde edilecek doğalgazla çalışan taksiler, otobüsler havanın kirlenmesini engelleyecek olan çok önemli projeler…
Bir taraftan kirli havanın salınımını azaltıyorsun, diğer taraftan da kayın ağaçlarıyla kirli havayı temizleyecek doğal bir mekanizma kuruyorsun.
İşte size İstanbul için gerçek bir çözüm…
Yani kirli hava solumak İstanbullunun kaderi değil…
Ama bu noktada, İstanbullu doğru bir adım atmalı ve 31 Mart seçimlerinde projesi olana fırsat vermeli…
"Ceketimi koysam kazanırım" deyip de bugüne kadar İstanbullu için hiçbir proje ortaya koymayanlara oy vermeye devam edersek, domatesi, biberi, patlıcanı bundan sonra marketlerde, pazarlarda değil, sadece kuyumcularda bulacağız.
Her geçen gün daha da zehirleşen bir havaya mahkum olmaya devam edeceğiz.
Selim Kotil, İstanbulluya derman olacak olan projelerinin sırrını, "Bizim elimizde sihirli bir kutu var, her türlü projeyi rahatlıkla oradan çıkartıyoruz" diyerek açıklıyor.
Nedir o sihirli kutu diye sorulduğunda, başta Rusya ve Çin olmak üzere 4 milyar nüfusu kapsayan BRICS devletlerini ayağa kaldıran Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli diyor.
Belediyelerinizin sorunları mı var, çözümleri MEM'de buluyorsunuz.
Dolara bağımlılıktan kurtulmak mı istiyorsunuz; çare MEM…
Nüfusunuzu gençleştirmek mi istiyorsunuz; çare MEM…
Yüzde 100 yerli tarım mı istiyorsunuz; çare MEM…
Pahalılıktan, zamlardan kurtulmak mı istiyorsunuz; çare MEM…
Geçim ve gelecek kaygısından kurtulmak mı istiyorsunuz, çare MEM…
Bölgenizde ve dünyada gerçekten söz sahibi olmak mı istiyorsunuz, çare MEM…
Terörden kurtulmak mı istiyorsunuz; çare MEM…
Kısaca her derde deva MEM…
Ama kopya çekerek değil; Sahibine danışarak, Sahibiyle birlikte uygulanırsa…
Yoksa kaş yapayım derken, göz çıkartırsın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Papa’nın huzurunda(!) ‘Taleal Bedru’ / 29.11.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Papa’nın huzurunda(!) ‘Taleal Bedru’ / 29.11.2025
