Ülkemizin, toplamda 1 trilyon doları aşan borçlarından bir bölümünü de Hazine'nin iç ve dış borçları oluşturuyor.
Hazine'nin bu yılın Ocak-Ağustos dönemini kapsayan ilk 8 ayında gerçekleştirdiği yeni borçlanma, her geçen gün daha da borç bataklığına saplandığımızın en bariz göstergesi…
Sözü daha fazla uzatmadan, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın resmi rakamlarına göre, bu 8 aylık borç artışını detaylı bir şekilde aktaralım.
* 2020'nin başında 1 trilyon 329 milyar TL olan merkezi yönetim borç stoku, 8 ayda tam 481 milyar TL yükselerek 1 trilyon 810 milyar TL'ye ulaştı.
* 8 aydaki borç artış oranı yüzde 36,2 oldu.
* Bu dönemde net borçlanma 249 milyar TL iken, borç stokunun 481 milyar TL ile borçlanmanın çok üzerinde artması, borcun yarısından çoğunun döviz ve altın cinsinden olmasından kaynaklandı.
* Hazine'nin iç borç stoku sene başında 755 milyar TL iken, Ağustos'ta 1 trilyon 98 milyar TL'ye yükseldi.
* Dış borç stoku ise bu dönemde 574 milyar TL'den 711,9 milyar TL'ye ulaştı.
* Yıl başında 660,5 milyar TL seviyesinde olan Hazine'nin döviz cinsi borç stoku, Ağustos sonunda 986,1 milyar TL'ye yükseldi. Artış oranı yüzde 49,3 oldu.
* Toplam borç içinde döviz cinsi borçların payı, yıl başında yüzde 49,7 iken, Ağustos'ta yüzde 54,5'e ulaştı. Bu oran, 2017 sonunda 38,9 idi.
* TL'nin euro ve dolar karşısındaki büyük değer kaybının yanı sıra, altının değerinin rekor kırması, bu süreçte de Hazine'nin iç piyasada döviz ve altın cinsi borçlanmayı artırması, borç stokunu daha da şişirdi.
* Hazine'nin döviz cinsinden iç borcu iki yılda sıfırdan 38,3 milyar dolara fırladı.
* Altın cinsi borçlanmanın yer aldığı "döviz cinsi değişken faizli borç stoku" kalemi, yıl başında 79,8 milyar TL iken, Ağustos sonunda 152,8 milyar TL'ye yükseldi.
* Hazine'nin borç stokunun milli gelire oranı, yıl başında yüzde 30,8 iken, Ağustos'ta yüzde 40,4 fırladı. Böylece milli gelire oranla borç stokunda tarihi bir sıçrama kaydedilmiş oldu.
* Döviz cinsinden Hazine garantili köprü, otoyol ve hastane projeleri kaynaklı "koşullu borçlar" Hazine'nin borç stokuna dahil edilmiyor ancak bu projeler için yapılan ödemeler Hazine'nin harcamalarını ve dolayısıyla borçlanmasını hızla artırıyor. Bu da dolaylı olarak borç stokuna yansıyor.
Bu yılın 8 aylık döneminde Hazine'nin yüzde 36,2'lik yüksek bir oranla 481 milyar TL gibi yeni bir borçlanmaya gitmesi, Hazine'nin yeni gelir kaynakları üretemediğinin, borcu borçla çevirme anlayışına ısrarla devam ettiğinin ve borçlanma maliyetinin ise her geçen gün ivmeli bir şekilde arttığının göstergesidir.
Gördüğünüz gibi, borçlanmada döviz ve altın cinsi borç yükü artmaktadır.
Bu tür bir borçlanma, artışlarda rekor kıran döviz ve altının borçlarımıza, önlenemez ve kontrolü bizde olmayan ekstra yük getirmesine yol açmaktadır.
Karşılaşılan bu olumsuz tablo, devletin devlet olmasından kaynaklanan uluslar arası haklarını kullanmayıp, borcu borçla çevirme mantığının bir ürünüdür.
Devletin gelir kaynaklarından olan karlı kamu kuruluşları da 3-5 yıllık karına haraç mezat yabancılara devredilince, geriye gelir kaynağı olarak, Prof. Dr. Haydar Baş'ın da ifade ettiği gibi, "vergiler, cezalar ve zamlar" kalmıştır. Vatandaşın sırtına yüklenen bu gelir kalemleriyle de bir devletin ekonomisini döndürme şansı asla bulunmamaktadır.
Aynı kapitalist kısırdöngü mantıkla devam edersek, çok daha vahim borç tablolarıyla karşılaşacağız. Halbuki bu borç belasından tamamen kurtulmak mümkün…
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli bizlere bir kuruş borçlanmadan tamamen milli gelir kalemleriyle birlikte tam bağımsız ve güçlü bir ekonomiye sahip bir devlet olmanın imkanlarını ve fırsatlarını sunuyor. Ve bu gelir kalemlerinin tamamı, devlet olmamızdan kaynaklanan hukuki ve meşru haklarımız...
Prof. Dr. Baş, Modelinde emek ve üretim karşılığı senyorajla Milli Para'nın devreye konulmasıyla, ayrıca sahip olduğumuz kaynaklar karşılığı da yine senyorajın devreye konulmasıyla devasa bir gelir imkanı sunmaktadır.
Bu gelir kalemleri Türkiye'yi dünyada söz sahibi yapacak nitelikte ve niceliktedir.
Borca dayalı, borç aldıklarına köle olan bir devlet anlayışından, tam bağımsız ve dünyada efendi olan bir devlet anlayışına…
İşte Milli Ekonomi Modeli bu mükemmel dönüşümü sağlayan eşsiz bir Model…
Ama şu gerçeği de unutmamak gerekir; bu Modelin kodları var ve uygulamak için bu kodların bilinmesi lazım… Yani bu Modeli uygulamak için ya Haydar Hoca olmak lazım, ya da O'nun yetiştirdiği, kodları bilen biri olması lazım…
Bu manada, içimizde "Ben bu işin şiflrelerini biliyorum" diyen bir Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş var. Genç, yetenekli ve işi bilen bir Lider…
Prof. Dr. Baş fırsatını kaçırdık, Hüseyin Baş fırsatını asla kaçırmayalım.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024