Asgari ücret görüşmeleri Asgari Ücret Komisyonu nezdinde 4 Aralık itibarıyla başladı.
Milyonlarca işçiyi temsil eden sendikalardan yeni asgari ücret rakamının ne olması gerektiği konusunda birçok öneriler oldu.
Komisyonda işçileri temsil eden Türk-İş ve de diğer işçi sendikaları Hak-İş ve DİSK yaptıkları ortak asgari ücret açıklamasında, "yeni yılda geçerli olacak asgari ücretin, salgın koşullarındaki iş ve gelir kayıpları dikkate alınarak insan onuruna yaraşır bir geçim ücreti olarak tespit edilmesi gerektiğini" vurguladılar.
Bu açıklamada, "insan onuruna yaraşır bir geçim ücreti" vurgusu oldukça önemli.
İnsan onuruna yaraşır demek, çalışan bir işçinin ailesini kimseye muhtaç olmadan geçindirebilmesi demek. Bunun içinde mutfak masrafı var, kira var, faturalar var, eğitim, sağlık, iletişim, ulaşım ve diğer bütün masraflar var.
Bir baba çocuğunun pantolon ihtiyacını karşılayamıyorsa, oyuncak alamıyorsa, okula giderken cebine harçlık koyamıyorsa, herhangi bir onurdan bahsedilebilir mi? Ya da eşinin ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa, kirasını aksatıyor, ödeyemiyorsa, faturalarını ödeyemediği için elektriği, suyu, doğalgazı kesiliyorsa hiç insanlık onurundan bahsedebilir miyiz?
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay görüş ve taleplerini biraz daha detaylandırıyor ve şunları söylüyor:
"Taban ücret olması gereken asgari ücret, Türkiye'de 'geçim ücreti'ne dönüştü."
"Bugün 7 milyondan fazla insan asgari ücretle geçiniyor."
"Bugün asgari ücret net 2 bin 324 lira. Bu ücretle değil bir ay 15 gün bile geçinilmez."
"Komisyonda işveren ve hükümeti temsil eden üyeler, bugünden itibaren başlasınlar bakalım 2 bin 324 lirayla kaç gün idare edebiliyorlar?"
"Bir parti '3 bin lira' diyor, diğeri '3 bin 100 lira' diyor, öbürü '5 bin' diyor. Bu böyle devam ediyor. Neticede mevcut asgari ücretle geçinilmediğini asgari ücretli biliyor, biz biliyoruz, toplumun tamamı biliyor."
Evet, işçi temsilcisi Atalay'ın görüşleri bu şekilde. Türkiye'de asgari ücretin bir geçim ücretine dönüştüğü gerçeği, üzerinde durulması gereken bir konu.
Bu ücret normalde bir taban ücret olup, işçilerin daha yüksek maaşlar alması gerekiyor. Ama ülkemizde maalesef, tarım ürünleri fiyatlarında olduğu gibi taban fiyat her zaman tavan fiyat olarak algılanıyor ve uygulanıyor.
Teşbihte hata olmaz, bir örnek vermek gerekirse, bir ürün açık artırmayla satılıyor; işte asgari ücret bu açık artırmada ürünün açılış fiyatıdır. Hiçbir zaman ürün açılış fiyatına satılmaz, çünkü bu taban fiyattır.
Avrupa ülkelerinde bu böyledir.
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) hangi ülkede işçilerin yüzde kaçının asgari ücretle çalıştığına ilişkin araştırmasına göre 2010 yılında Türkiye'de asgari ücretle çalışan oranı yüzde 42,9 seviyesinde. Ancak bu araştırma en az 10 işçi çalıştıran iş yerlerini kapsıyor. 10'dan daha az işçi çalıştıran firmalar da eklendiğinde bu sayı ciddi oranda yükseliyor.
Bu oranla Türkiye, AB ülkeleri arasında açık ara zirvede yer alıyor. Türkiye'ye en yakın ülke yüzde 19,2 ile Slovenya iken üçüncü sırada yüzde 16,8 ile Portekiz bulunuyor.
Belçika'da ise asgari ücretle çalışan işçi oranı yüzde sıfır. Bu oran İspanya'da yüzde 1,1, Çekya'da yüzde 1,9 ve Macaristan'da yüzde 3,2 seviyesinde. Avrupa'nın büyük ülkeleri İngiltere'de ise yüzde 4,9 ve Fransa'da yüzde 8,3 oranında asgari ücretli çalışan var.
Yani Avrupa'da asgari ücret, taban fiyat olarak çok az bir işçi grubu için kullanılıyor. Çoğunluğu çok daha fazla ücretler alıyorlar.
İnsan onuruna yaraşır bir ücret demek, açlık sınırında bir maaşa talim etmek değil, yoksulluk sınırının üstünde bir maaşı elde edebilmektir.
İnsan onuruna yaraşır bir maaş talep eden işçiler, telaffuz ettikleri 3 bin TL, 3 bin 100 TL, 3 bin 800 TL, 4 bin TL ya da 5 bin TL gibi asgari ücret rakamlarıyla esasen talep ettikleriyle çelişmektedirler. Çünkü Türk-İş'in Kasım ayı raporuna göre 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 8 bin 197 liradır. Açıklanan rakamlar ise bunun yarısı kadardır.
Yoksulluk sınırına ulaşmayan bir maaş insanı asla onurlu yaşatmaz.
Bu noktada, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sosyal medya üzerinden verdiği mesaj oldukça dikkat çekicidir: "Asgari ücret teklifleri; İyi Parti 3 bin TL, CHP 3 bin 100 TL, HDP 4 bin TL, SP 8 bin 800 TL. E hani bizdik marjinal? O zaman size yıllardır bize sorduğunuz ve cevabını çok iyi bildiğimiz bir soru: NEREDEN VERECEKSİNİZ? Biz veririz ama siz veremezsiniz. Çünkü sistem yanlış!"
Teklif edilen rakamlar işçinin ihtiyaçlarını karşılayamaması bir yana, Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi, bir de yanlış olan ekonomik sistem içinde bu rakamların verilebilmesi de imkânsız.
Mevcut yanlış sistemle daha fazlasını veremezler, ama BTP'nin parti programında olan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli ise çok daha fazlası verilebilir.
Ki Prof. Dr. Baş, "Asgari ücreti 10 bin lira yapacağız" derken hem işçinin hakkı olan insan onuruna yaraşır bir maaşı ifade ediyordu, hem de Milli Ekonomi Modeli'yle bu maaşın nasıl verileceğinin formüllerini ve kaynaklarını ortaya koyuyordu.
Bu fırsatı kaçırdık; bari bu işi kaynağından öğrenen ve işin şifrelerini bilen Hüseyin Baş fırsatını kaçırmayalım.
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025