Geçen gün bir sosyal paylaşım sitesinde tıp okuyanların ve doktorların çok iyi bildiği bir fıkra okudum. Fıkra sonunda hem gülümsedim, hem hüzünlendim. Gülümsedim, çünkü dikkatsizliğin insana nasıl kendi eliyle b.k yedirdiğine şahit oldum. Üzüldüm, çünkü bu hikâye her ne kadar tıp üzerineyse de, ben bu fıkrada İslam devletlerini ve Türkiye’yi gördüm. Fıkrayı anımsayalım…
“Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler… Profesör dersine başlar…
“-Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir; ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır. Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür… Hadi bakalım şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız!”
Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler.
Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür;
“-Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir” der ve devam eder; “Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm… Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz...! Neymiş..? Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak b.k yeriz…”
Tabi bu profesör de bir zamanlar öğrenciydi. Haliyle aynı deneyimi yaşamıştı.
İşin siyasetine gelince… Malumunuz! Büyük Ortadoğu projesi ve bu projenin amaçları ortada. Bu projenin mimarı ABD, profesör konumunda. (Teşbihten dolayı hocalarımdan özür diliyorum) Bu profesörlüğünü ilimle elde etmedi. Kan ile insan katliamları ile elde etti. Önce Kızılderililer, 1 ve 2. Dünya savaşları, Kore, Vietnam, Orta Amerika katliamları vs. ABD’ye insan katliamında en yüksek rütbeyi kazandırdı. Affedersiniz birçok milletin b.kunu yedi ABD. Haliyle bu hal kendinde bir iştahsızlık meydana getirdi.
İşte bu halden dolayı olacak ki, masaya BOP’sini getirdi. Bu proje kapsamındaki ülkelerden birçok çaylağı da masa başına topladı. Ortada İslam coğrafyası ve Müslümanlar yatıyordu.
ABD bu coğrafyanın sınırları değişecek, dedi. Çaylaklar akacak Müslüman kanını, katledilecek insanları görünce tiksindiler. Ama ABD bu projenin gerekliliği için demokrasi dedi, insan hakları dedi ve kendi koltuğunu, saltanatını gösterdi. Eğer benim gibi güçlü olmak (!) istiyorsanız bu b.k yemek zorundasınız, mesajını verdi. Çaylaklar geçici dünya hayatına, güç ve iktidarın ihtişamına kapılarak kardeşkanını döktüler ve döküyorlar. Hikâyeye göre bu dünyada b.k yediler. Öbür tarafta ne yiyeceklerini ise göreceğiz…
Cilvenin sonucu
“Cilvegözü sınır kapısında bir araç patladı, patlatıldı. Birçok insan can verdi. Haliyle hükümet ve hükümet yanlısı medya, her taşın altında olduğu gibi yine Esad’ı, Cilvegözü’nde aramaya başladılar. Ama Esad vatanının, milletinin derdinde. Cilvegözü sınır kapısını terk edeli çok olmuş.
Bizim medyamız pek yansıtmasa da dış kaynaklı haberlere göre bu kapı yolgeçen hanı ve Suriyeli teröristlerin elinde. Suriye’nin meşru güçleri ile savaşıp Türkiye’ye gelip, tedavi olup, dinlenip, mühimmat tedarik edip, tekrar savaşmaya gidiyoruz, diyen muhalif güçlerin kontrolünde bir kapı. Böyle bir ortamda her türlü kaçakçılığın, illegal işlerin ve de böyle kanlı patlamaların olacağını tahmin etmek için illa siyaset uzmanı olmaya gerek yok sanırım…
Bu noktaya yani sınırlarımızın güvenliğini koruyamayacak, giren çıkanları kontrol edemeyecek bir duruma nasıl geldik? Hafız Esad’la yıldızımız pek barışık olmasa da Suriye sınırımız en güvenli sınırdı. Nasıl oldu da bu en güvenli sınırımız teröristlerin yolgeçen hanına döndü, bombalar patlamaya başladı, insanlar öldü, ölüyor. Bizim, Suriye ile derdimiz ne!
Acaba Erdoğan’ın şu söylemleri geldiğimiz noktanın bir habercisi miydi?
“Çok açık net söylüyorum; Beşar Esed gidicidir. Burada kalamaz, er veya geç gidicidir. Ve şu anda o da kendi sonunu hazırlamaktadır.”
“Suriye’de Esad artık gidici. Suriye yeni döneme hazırlanıyor…”
“Muhalif güçler özellikle kırsaldan kuşatma noktasında çok başarılılar. Çok ciddi bir bölümü onların kontrolü, onların hâkimiyeti altında. Zannediyorum ki artık finali oynuyorlar. Durum bu. Her geçen gün Esad’ın sonu daha da yaklaşıyor diye inanıyorum…”
“Suriye’de muhalefetin her geçen gün güç kazandığını görüyoruz. Dolayısıyla rejim gidecek. Beşar siyasi açıdan ölmüştür…”
“Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad gidicidir. Yakın zamanda gidebilir, buna dayanamaz. ABD Başkanı Barack Obama’nın seçimini önemsiyorum…”
“Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak Esed’in siyasi ömrüyle ilgili süre vermedim ama gidicidir…”
“Güçlü sinyaller almaya başladık. Yaklaşık 2 yıldır devam eden bu kanlı, bu zalimane süreç artık sona yaklaşıyor…”
“Şu andan itibaren en fazla o koltukta oturma süresini bir miktar daha uzatabilir. Ama…”
“Esad kalıcı değil, gidicidir…”
“Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler… Profesör dersine başlar…
“-Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir; ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır. Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür… Hadi bakalım şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız!”
Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler.
Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür;
“-Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir” der ve devam eder; “Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm… Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz...! Neymiş..? Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak b.k yeriz…”
Tabi bu profesör de bir zamanlar öğrenciydi. Haliyle aynı deneyimi yaşamıştı.
İşin siyasetine gelince… Malumunuz! Büyük Ortadoğu projesi ve bu projenin amaçları ortada. Bu projenin mimarı ABD, profesör konumunda. (Teşbihten dolayı hocalarımdan özür diliyorum) Bu profesörlüğünü ilimle elde etmedi. Kan ile insan katliamları ile elde etti. Önce Kızılderililer, 1 ve 2. Dünya savaşları, Kore, Vietnam, Orta Amerika katliamları vs. ABD’ye insan katliamında en yüksek rütbeyi kazandırdı. Affedersiniz birçok milletin b.kunu yedi ABD. Haliyle bu hal kendinde bir iştahsızlık meydana getirdi.
İşte bu halden dolayı olacak ki, masaya BOP’sini getirdi. Bu proje kapsamındaki ülkelerden birçok çaylağı da masa başına topladı. Ortada İslam coğrafyası ve Müslümanlar yatıyordu.
ABD bu coğrafyanın sınırları değişecek, dedi. Çaylaklar akacak Müslüman kanını, katledilecek insanları görünce tiksindiler. Ama ABD bu projenin gerekliliği için demokrasi dedi, insan hakları dedi ve kendi koltuğunu, saltanatını gösterdi. Eğer benim gibi güçlü olmak (!) istiyorsanız bu b.k yemek zorundasınız, mesajını verdi. Çaylaklar geçici dünya hayatına, güç ve iktidarın ihtişamına kapılarak kardeşkanını döktüler ve döküyorlar. Hikâyeye göre bu dünyada b.k yediler. Öbür tarafta ne yiyeceklerini ise göreceğiz…
Cilvenin sonucu
“Cilvegözü sınır kapısında bir araç patladı, patlatıldı. Birçok insan can verdi. Haliyle hükümet ve hükümet yanlısı medya, her taşın altında olduğu gibi yine Esad’ı, Cilvegözü’nde aramaya başladılar. Ama Esad vatanının, milletinin derdinde. Cilvegözü sınır kapısını terk edeli çok olmuş.
Bizim medyamız pek yansıtmasa da dış kaynaklı haberlere göre bu kapı yolgeçen hanı ve Suriyeli teröristlerin elinde. Suriye’nin meşru güçleri ile savaşıp Türkiye’ye gelip, tedavi olup, dinlenip, mühimmat tedarik edip, tekrar savaşmaya gidiyoruz, diyen muhalif güçlerin kontrolünde bir kapı. Böyle bir ortamda her türlü kaçakçılığın, illegal işlerin ve de böyle kanlı patlamaların olacağını tahmin etmek için illa siyaset uzmanı olmaya gerek yok sanırım…
Bu noktaya yani sınırlarımızın güvenliğini koruyamayacak, giren çıkanları kontrol edemeyecek bir duruma nasıl geldik? Hafız Esad’la yıldızımız pek barışık olmasa da Suriye sınırımız en güvenli sınırdı. Nasıl oldu da bu en güvenli sınırımız teröristlerin yolgeçen hanına döndü, bombalar patlamaya başladı, insanlar öldü, ölüyor. Bizim, Suriye ile derdimiz ne!
Acaba Erdoğan’ın şu söylemleri geldiğimiz noktanın bir habercisi miydi?
“Çok açık net söylüyorum; Beşar Esed gidicidir. Burada kalamaz, er veya geç gidicidir. Ve şu anda o da kendi sonunu hazırlamaktadır.”
“Suriye’de Esad artık gidici. Suriye yeni döneme hazırlanıyor…”
“Muhalif güçler özellikle kırsaldan kuşatma noktasında çok başarılılar. Çok ciddi bir bölümü onların kontrolü, onların hâkimiyeti altında. Zannediyorum ki artık finali oynuyorlar. Durum bu. Her geçen gün Esad’ın sonu daha da yaklaşıyor diye inanıyorum…”
“Suriye’de muhalefetin her geçen gün güç kazandığını görüyoruz. Dolayısıyla rejim gidecek. Beşar siyasi açıdan ölmüştür…”
“Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad gidicidir. Yakın zamanda gidebilir, buna dayanamaz. ABD Başkanı Barack Obama’nın seçimini önemsiyorum…”
“Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak Esed’in siyasi ömrüyle ilgili süre vermedim ama gidicidir…”
“Güçlü sinyaller almaya başladık. Yaklaşık 2 yıldır devam eden bu kanlı, bu zalimane süreç artık sona yaklaşıyor…”
“Şu andan itibaren en fazla o koltukta oturma süresini bir miktar daha uzatabilir. Ama…”
“Esad kalıcı değil, gidicidir…”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025