PKK terörü hızla siyasallaşıyor.Gerek ABD ve AB'nin her türlü yardımlarıyla, gerekse siyasilerimizin Batı güdümlü siyasi anlayış, icraat ve de bu sürece destek veren söylemleriyle siyasallaşmanın zemini ciddi bir şekilde oluşturuldu. Birtakım gazeteciler ve de yorumcular Abdullah Öcalan'ın ABD tarafından paketlenip Türkiye'ye teslimini, Talabani ve Barzani'nin Irak'ta yaşanılan bugünkü sürece hazırlanması olduğunu söylüyorlar. Bu tespit doğru görünüyor, ama madalyonun diğer yüzünden hiç bahsetmiyorlar. Türkiye'de ve İran'da da benzeri bir süreci oluşturma hedefi var. PKK modeli bir terörist yapılanmayla İran vurulurken, Türkiye'de hem PKK terörü devam ediyor, hem de bu terörün dünkü faillerinin bir kısmı siyasallaşma sürecinde aktif rol üsleniyorlar. Kuzey Irak'ta ABD destekli oluşan peşmerge yapılanması, ülkemizin Güneydoğu'sunda da planlanıyor.Irak'ta yıllarca bu süreci hazırlayan Talabani ve Barzani'nin Türkiye ayağında ise Abdullah Öcalan var.Abdullah Öcalan'ın Türkiye'de bu süreci gerçekleştirebilmesi için Türkiye'de bulunması gerekiyordu. Bu sürecin arkasında olan ABD ve AB, Öcalan'a içimizdeki güdümlülerin verdiği garantiyle birlikte bir şey olmayacağını biliyordu.Öcalan gözetim altındaydı, ama bulunduğu yerden hem dağlarda bulunan ve şehirlere yerleşen terörü kontrol ediyordu, hem de siyasallaşma sürecini. İstediğine görev veriyor, istediğini ise devre dışı bırakabiliyordu.Bugün Demokratik Toplum Hareketi (DTH) adı altında gerçekleştirilmeye çalışılan siyasallaşma çalışmalarında baş rollerde Öcalan'ın sağ ve sol kollarını görmekteyiz.Yani bir taraftan PKK terörü mayınlarla, adam kaçırmalarla, saldırılarla ülkeyi diken üstüne oturtup baskı kurmaya çalışırken, diğer taraftan terörün eski failleri siyasal zemin oluşturmaya çalışıyor, baş aktör Öcalan ise onu bugünlere hazırlayanlar tarafından, uluslararası hukuku da arkalarına alarak muhafaza ediliyordu.Bundan sonraki süreç, Öcalan'ın serbest bırakılması ve de karşımıza bir siyaset adamı olarak çıkmasıdır. Diyeceksiniz ki "Bu mümkün değil".Şimdi soruyorum, bundan 10 yıl önce "Irak'ın Cumhurbaşkanı Talabani, Kuzey Bölgesinin Başkanı da Barzani olacak, Kerkük Kürt şehri yapılacak, peşmergeler gerek Irak'ın yönetiminde, gerekse askeri yapılanmada etkin olacak" desem ne derdiniz?Eminim ki "Bu komplo teorisi, böyle bir şey asla olmaz" derdiniz.İşte ferasetle, hayalin farkı bu.ABD'nin ilk Irak savaşı sırasında Prof. Dr. Haydar Baş Bey "Oyun Türkiye üzerin oynanıyor, Irak'ın kuzeyinde bir Kürdistan planlanıyor" diye ikaz ettiği zamanlar, Haydar bey'in bu ferasetine, bazı aydın geçinenler komplo teorisi demişlerdi.Maalesef o gün bu gerçeği göremeyenler, bugün yaşanan gerçekleri görmesine rağmen "Yiğit'e hakkını verme" onuruna da sahip değiller. Yazık.Şimdi Haydar Bey'in konuyla alakalı tespitlerinin bir kısmını önemine binaen tekrar nakledeyim:"Sayın Başbakanımız, "Kürt sorunu vardır" demek suretiyle, Kürt sorununun da davasının PKK'lılardan sorulabileceğini açık ve net olarak ifade ettiler. Zira hemen bunun akabinde DEHAP yetkilileri, PKK yetkilileri "İşte bu sözün içini doldurmanız lazım" dediler. Kimi Avrupa'dan beyanat veriyor, kimi Anadolu'dan beyanat veriyor.""PKK, "Ben bir terör örgütü ne kadar olursam olayım, bu iş meşru bir müdafaadır. Şimdi ben meşru müdafaamı dağda yapıyordum. Geleceğim şehirde yapacağım. Dağda yaptığım dağ kanunlarına göre olacak. Şehirde yaptığım şehir kanununa göre olacak" diyor. Esasen sayın Başbakanın "Bu Kürt sorunudur" demesinin altında yatan mantık PKK'nın şehre indiği zaman terörden ari şehir şartlarına göre bir mücadelenin içerisine girmesini kabul etmesini deklare etmesidir. Bu da nedir? O hareketin siyasallaşmasına siyasetin bizzat evet demesi olayıdır. Şimdi nabız yokluyor, tahliller yapılıyor. "Bakalım ne noktadayız. Nasıl cevap alıyoruz?" "Evet biz siyaseti ikna ettik ama siyasetin dışında da birçok kurumlar, kuruluşlar var. Devleti korumak ve kollamakla görevli olanlar var. Sivil halk kurumları var. Kanaat önderleri var. Dernekler var. Sendikalar var. Bunlar ne diyor?"Haydar Beyin bu tespitleri mutlaka not alınmalıdır.Terörün, özellikle de PKK terörünün arkasındaki gerçek, Batılı güçlerin ülkemiz üzerindeki Sevr projesinin hayata geçirilmesidir. Terörün siyasallaşması ise bu hedefe silah yoluyla ulaşamayan güçlerin ülkemiz siyasetinin güdümlü olmasından da istifadeyle hedeflerini siyasi zeminde başarmaya çalışmak istemeleridir.Yani hedef aynı, ama daha sinsi. Kuzu postuna bürünmüş bir kurt gibi.Aynen terörün ABD'nin desteğiyle Kuzey Irak'ta demokratikleşme adı altında meşru zemine oturması gibi.Oynanan oyunlar aynı, ama nerde bizde o bu oyunları fark edip, geri püskürtebilecek siyasi iktidar. Durumu fark edenler ise susturulmaya çalışılıyor, görmezlikten geliniyor.İktidarımız genellikle, gerek içte ve gerekse dışta gelişen olaylar hakkında "yakından takip ediyoruz. Durum kontrolümüz altıda" diye açıklamalar yapıyor.Zaman zaman "bırak dağınık kalsın" dedirtecek icraatlar yapmaktan da geri durmuyor. Yaptıkları icraatlar sürekli ülkemizin aleyhine neticeleniyor, hep AB, ABD, İsrail alkışlıyor, ama aziz milletimiz ve de Türkiye sürekli bu işlerden zarar görüyor.Başbakan "Kürt sorunu" dedi ve ülke öyle bir vadiye girdi ki geri dönüşü zor olan bir vadi.En iyi ihtimalle, hüsnü zanla bakıp, "dili sürçtü" diyelim. Ama böyle bir süreci tetikleyen söylem hiçbir siyaset adamına asla yakışmaz. Diğer ihtimallerin yorumunu size bırakıyorum.Son sözü yine ehline bırakalım. Prof. Dr. Haydar Baş Bey bakın ne diyor:"Bizi parçalayıp, yutmak istiyorlar. Batının hiç unutmadığı bir Şark Meselesi vardır. Türk milletini bu coğrafyadan çıkarmaktır. Bazen bu coğrafyada kendisi gelip ajanlığını yürütmüştür. Nifak, fitne, tefrika neyse bizzat kendi eli bunu organize etmiştir. Bazen da gaflet içerisinde olan, belki de çok samimi gördüğünüz insanları kendi tarafına alarak ajanlık vazifesi gördürmüştür. Bu, her devirde, her dönemde vardır. İlmimiz, irfanımız, mevkiimiz, rütbemiz ne olursa olsun "adam sende, ben bu işe alet olmam" kimse demesin. Teyakkuz halinde olalım. Aklımızı başımıza devşirelim. Hepimiz hiç bir oyuna gelmemek kayd-u şartıyla ayık olalım, diye tenbihatımızı yapmış olalım".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Dar gelirlinin talebini baskılamak, gelir adaletsizliğini körüklüyor / 27.12.2025
- Asgari ücret kimseyi memnun etmedi / 26.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücret kimseyi memnun etmedi / 26.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
































































































