Sömürülen ülkeler hariç, her ülke, ekonomik politikalarını kendi milli çıkar ve şartlarına göre belirlemektedir. Doğru olan da budur. Ülkelerin, milli çıkar ve şartları farklı olduğu için, ekonomik politikalar da ülkeden ülkeye değişmektedir. Bir başka deyişle, her zaman , her yerde, olumlu sonuç verecek ekonomik bir politika ortaya konulamaz. Liberal yazarların, serbest piyasa ekonomisini, evrensel bir gerçek olarak takdim etmeleri yanlıştır. Aslında dünyada, serbest piyasa ekonomisi adı altında, serbest sömürü ekonomisi uygulanmaktadır. Piyasanın serbest olmasını savunanlar da, bu sömürüyü sürdürenlerdir. Serbest piyasa kavramı bile, sömürü için uydurulmuş aldatıcı bir kavramdır. Claude Jessua 'Kapitalizm' adlı kitabında der ki: "Kapitalizm terimi sonunda 'izm' ekine rağmen, ne bir zekâ ürünüdür, ne de teorik bir sistemdir" (s. 7). Peki nedir? Şudur: Sadece sömürmek için kurulmuş bir tuzaktır. Kapitalizm ile serbest piyasa arasındaki fark, kelime oyunundan ibarettir. "Kapitalizm, adaletsizlik, ya da sömürü kavramlarıyla birlikte anılarak, kötüleyici bir yan anlam edindi. Bu nedenle, liberal yazarlar, bu terimin yerine, 'serbest teşebbüs ekonomisi' ya da 'pazar ekonomisi' gibi daha yansız olduğunu düşündükleri deyimler koydular" (Bkz. A.g.e., s. 7). Deyimler, yansız ve sevimli gösterildi, fakat uygulamalarda hiçbir değişiklik yapılmadı. Sömürücü ülkeler, her dönemde 'ele verir telkini, kendi yutar salkımı' misali hareket etmişlerdir. Şöyle ki, kendileri güçsüz olduklarında, müdahaleci ve korumacı tedbirleri elden bırakmadılar. Bugün bile yeri geldiğinde aynı tedbirlere başvurmaktan asla kaçınmazlar. Merhum Attilâ İlhan, bu gerçeği şu sözlerle ifade etmiştir: "Liberalizmin babası sayılan Adam Smith, İngiltere'nin sömüreceği dünyaya liberalizmi telkin ederken, kendi ülkesi için müdahaleci ve korumacı bir ekonomi öngörüyordu" (Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 6.11.2002). Osmanlı'ya da, böyle davranarak, yani serbest piyasayı kabul ettirerek, onu yarı sömürge haline getirmişlerdi. Atatürk, bu durumu şöyle anlatıyordu: "Tanzimat'ın açtığı serbest ticaret devri, Avrupa rekabetine karşı kendisini savunamayan iktisadımızı, ayrıca kapitülâsyon zincirine bağlamıştı. Teşkilât ve ferdi kıymet bakımından iktisat sahasında bizden çok kuvvetli olanlar, memleketimizde bir de fazla olarak imtiyazlı mevkide bulunuyorlardı". Maalesef, günümüzde de benzer imtiyazlar, ziyadesiyle yabancılara verilmiştir. Meselâ, yerli yatırımcıya uygulanan stopajdan, yabancılar muaftır. İngiltere'den, sömürü önderliğini devralan ABD de, aynı yolu izlemektedir. "İngilizler gibi, Amerikalılar da, 1945'ten sonra serbest ticaret ve açık rekabetten yana olmuşlar ve bunu, zenginliğin böylelikle artacağını savundukları için değil, korumacılığın terk edilmesinden yararlanmaya en yakın olanların kendileri olduğunu bildikleri için yapmışlardır. Kırk yıl sonrasında ise, bu güvenin zayıflaması yüzünden, düşüncelerde iç pazarın ve yerli tüketicinin korunmasından yana beklenebilir bir değişme olmuştur" (Bkz. Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, s. 620). Demek ki, sömürücülerin yenisi de, eskisi gibi. İşine yaradığında serbest piyasayı savunuyor, yaramadığında ise, en katı müdahaleci ve korumacı tedbirleri alıyor. ABD'de, bu içte korumacı, dışta serbestlik politikasının temellerini atan, eski başkanlarından Grand, bakınız ne diyor: "İngiltere, yüzyıllar boyunca korumacılığı uyguladı ve olumlu sonuçlar aldı. Bugünkü gücünü bu sisteme borçlu olduğu açıktır. İki yüz yıldır serbest değişim sistemini benimsemesinin nedeni, korumacılığın artık kendisi için kârlı olmadığına inanmasıdır. Ben de diyorum ki, ülkemi iyi tanıdığım için, inanıyorum ki, iki yüz yılda Amerika korumacılıktan elde edeceği kârları sağladıktan sonra İngiltere gibi serbest değişimi benimseyecektir". Bu örneklerden sonra, ülkeyi yöneten AKP hükümetine soralım: Müdahaleci ve korumacı tedbirleri niçin kaldırıyorsunuz? İngiltere ve ABD gibi, serbest piyasa ülkemize yaradığı için mi? Dünyada ve ülkemizde, serbest piyasaya karşı güvensizlik artarken, sizde güven ve bağlılık artıyor. Bunun sebebi nedir? Millet bilmek istiyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018