Mayıs ayında yapılan genel seçimler sonrası hükümetin ekonomi politikası, kendi ifadeleriyle, enflasyonla mücadeleye odaklı ve bunun için de ifade ettikleri mücadele yöntemi talebi baskılamak…
Neden? Çünkü hala enflasyonun "talep enflasyonu" olduğunu iddia ediyorlar.
Seçim öncesi yüzde 8.5 olan faizin yüzde 40'a çıkartılmasının nedeni bu. Politika faizi yüzde 40 olursa, kredi kartı faizleri, tüketici kredileri faizleri doğal olarak yükselir, böylece talep baskılanmış olur. Düşünceleri bu…
Tabi, talebi baskılamanın tek yöntemi bu değil. Talebi baskılamak istiyorsanız vatandaşların satın alma gücünü de düşürmeniz gerekiyor.
İşte bu sebeple hükümet, en düşük emekli maaşını 7 bin 500 lirada tuttu. Yılda 2 kez yapılan asgari ücret zammını ise teke düşüreceğini açıkladı.
Maaş zamlarının gerçekleşen enflasyona göre değil de, tahmini enflasyona göre belirlenebileceği ifade edildi. Örneğin yılsonu enflasyon yüzde 60 çıktı, 2024 tahmini de yüzde 40 diyelim, maaş zammı yüzde 40'a göre belirlenecek.
Ama yeniden değerleme oranı ve buna bağlı vergi zamları üretici enflasyonunun son 12 aylık ortalamasına göre belirleniyor.
Vergi zamlarına gelince son 12 aylık ortalama, maaş zamlarına gelince gerçekleşmemiş enflasyon tahmini… Buna asla müsaade edilmemesi lazım.
Aralık ayına girmek üzereyiz. Bu ayın özelliği Asgari Ücret Komisyonu'nun 4 kez toplanarak 7 milyon asgari ücretlinin aylık gelirini belirlemesi.
Asgari ücret en son temmuz ayında yapılan zamla net 11 bin 402 liraya yükseltilmişti. 2023 yılı için bir kez zam yapılacağı ifade edilen asgari ücret için 15 bin liradan 17 bin liraya kadar ihtimaller ifade ediliyor.
Malum, Asgari Ücret Komisyonu'nda işçileri temsil eden sendika Türk-İş… Ve Türk-İş'in kasım ayı açlık-yoksulluk araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 25 liraya, yoksulluk sınırı ise 45 bin 686 liraya yükseldi.
Dikkat ederseniz, asgari ücretli bir ailenin geliri açlık sınırının 2 bin 623 lira altında kaldı. 4 asgari ücret 1 yoksulluk sınırı yapıyor. 4 kişilik ailede kadın, erkek, çoluk, çocuk hatta bebek hepsi çalışacak ki yoksulluk sınırını aşılabilsin.
Açlık sınırı gıda enflasyonuna göre, yoksulluk sınırı ise genel enflasyona göre artmaya devam ediyor. Verilere bakılırsa, 1 yıl için belirlenecek olan tahmini asgari ücret rakamları da yine o günün açlık sınırının altında kalacak gibi görünüyor. Ve bu sefer emekçiler 12 ay sürekli eriyen bu gelire talim edecekler.
Asgari ücretli aile, mutfak masrafını dahi karşılayamayacak bir gelire talim ederek, son derece sağlıksız bir hayatı yaşamaya çalışırken, aldığı zam, Türk-İş'in yıllık gıda enflasyonu olan yüzde 80.12 kadar bile olmayacak. Asgari ücrete yüzde 80 zam yapılırsa 20 bin liranın üzerine çıkıyor. Dikkat ederseniz konuşulan tahmini rakamların hedefinde bile böyle bir rakam telaffuz edilmiyor.
Yerel seçimler öncesi hükümet, yine seçimlik bir hamle yapar mı diye düşünüyorsunuz ama Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "talebi baskılamaya yönelik" açıklamalarına baktığınızda böyle bir sinyal gözükmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ekonominin dizginlerini Bakan Şimşek'e bıraktıklarını ve karışmadıklarını söylüyor. Yani asgari ücrette "olumlu bir sürpriz" beklemeyin.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yıllarca her platformda ülkemizdeki enflasyonun talep enflasyonu olmadığını, "maliyet enflasyonu" olduğunu vurguladı. Asgari ücretin sürekli açlık sınırının altında kaldığı bir ülkede söyler misiniz hangi talep enflasyonundan bahsediyorsunuz?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "Yüzde 10'luk zengin kesimin refahı yüzde 90'a pazarlanıyor."
Yüzde 10'luk zengin kesimin "tüketim çılgınlığı" toplumun geneline mal ediliyor ve "Talep enflasyonu var" deniliyor, sonra da yüzde 10'un değil, fakir olan yüzde 90'ının talebi daraltılıyor, kemeri sıkılıyor.
Mevcut siyasetle, mevcut kısırdöngü ekonomi politikalarıyla milletimize gelir adaleti, bolluk ve refah gelmeyeceği net olarak görülüyor.
BTP'nin parti programında olan, Prof. Dr. Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin tüketimi teşvik projeleri mutlaka hayata geçirilmeli ve başta emekçiler olmak üzere tüm vatandaşlar hak ettikleri adil bir gelir düzeyine kavuşmalıdır.
Ülkemizin hem insan, hem de kaynak potansiyeli bütün sorunların çözümü için fazlasıyla yeterlidir. Eksik olan bu potansiyeli ayağa kaldıracak, milletin hakkını millete verecek doğru bir siyaset anlayışıdır, bir ekonomik modeldir.
Bu çözümün tek modeli Milli Ekonomi Modeli, tek adresi ise BTP'dir.
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024
- Gelmiş ve gelecek tüm kadınların en üstünü: Hz. Fatıma (a.s.) / 30.11.2024
- Savaş riski varsa, ithalat neden? / 27.11.2024
- Siyasiler, bölünmeyi teşvik ediyor / 26.11.2024
- Birlik ve beraberliğin merkezi: Ehl-i Beyt / 23.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024