Orta son veya lise birinci sınıftaydım. Artvin imkanları sınırlı bir şehirdi. Yalnızca Milli Eğitim yayınlarının satıldığı bir kitapçı vardı.
O yıllarda arkadaşlara kitap hediye etmek hem moda, hem de (benim için) büyük bir zevkti. Kitap okumaya da meraklıydım. Gittim bu resmi yayınevine…
Raflar ağzına kadar kitap dolu. Çoğu eskimiş. Fiyatlara baktım. Bugüne kıyasla piyasadaki yüz liralık kitaplar, orada 5 lira bilemedin on lira.
Harçlıklarımla kitap zengini oldum. 70'li yılların basımı onlarca Türk-İslam klasikleri adlı eserleri aldım.
Görevli memur alınan eserleri tek tek kayda geçirirken "arkadaşlarına söyle bu fiyatlara kitap bulamazlar. Gelip alsınlar. Raflarımız temizlensin" dedi.
Seferberlik ilan ettim. Hafta sonu raflarda neredeyse kitap kalmamıştı.
Bu kitapları okudum. Okuduğum şeyler çok hoşuma gitmişti. Adeta ismini bildiğim ama tanımadığım bir dünyaya dalmış gibiydim.
Çünkü o yaşa kadar okuduğum dini kitaplar ya kural, ya da kıssa üzerineydi. Bu kitaplar ise insanın iç dünyasına yönelikti.
Bu kitaplarda ise insan, anlatılıyordu. Kul ile Rabbi arasındaki bağ anlatılıyordu. İnsan, kendi ile nasıl barışır, nasıl olgunlaşır, kimlerle nasıl dost olmalıdır, kısaca nasıl kul olunur, sorusunun cevapları anlatılıyordu. Bu kitaplardan birçok notlarda almıştım.
Aradan yıllar geçti. Geçte olsa şükürler olsun ki, Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş ile davası ile tanıştım.
Hafızamın arkasında kalan o notlar adeta vücut bulmuştu. Artık o notları daha fazlası ile canlı canlı dinliyor, okuyor ve görüyordum.
Dahası ise Hocam Prof. Dr. Haydar Baş hayatın tamamına yönelik zamanı aşan fikirler ortaya koyuyor, İslam-insan davası yanında milli ve dini bütünlüğümüzü temin edecek eserler ortaya koyuyor, Müslümanların kurtuluşunun Ehl-i Beyt çatısı altında birleşmek olduğunu anlatıyor, vatan sevgisinin imandan olduğunu haykırıyor, insanca yaşamak için tezler, modeller ortaya koyuyordu.
Gerek Ehl-i Beyt Külliyatı ve Hoş Geldin Atatürk eserleri her kesimden ses getirdi.
Hele dünyadaki ekonomi sömürü sistemine hayır, diyerek ortaya koyduğu Millî Ekonomi Modeli ile artık dünya çapında bir tanınan bir isim oldu Prof. Dr. Haydar Baş.
Özellikle ortaya koyduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile İslam'ın özünü, imanın tadını bizlere yaşatan Sayın Baş, itikat da bütün Müslümanların kardeş olduğunu, Alevi, Sünni, Caferi, Şii ayrımlarının, Müslümanları birbirine düşürmek için ortaya çıkarılmış fitneler olduğunu ortaya koydu.
Haliyle bu ayrılıklardan faydalanan siyasi, dini ve medya odaklarından taarruzlar da peş peşe gelmeye başladı. Haddini ve halini bilmezler saldırdılar, saldırdılar.
Emevi tarihçilerinden ve müsteşriklerin fikirlerinden yola çıkarak koskoca İslam'ı istismar edenler haliyle itikadi ve tarihi gerçekleri bizlere anlatan Sayın Baş'a iftiralarını sıraladılar.
Prof. Dr. Haydar Baş hem bunlarla her sahada mücadele etti, hem de davasından zerre taviz vermedi.
Prof. Dr. Haydar Baş bu dünyadan onurlu bir şekilde Hakk'a yürüdü. Onun ile uğraşanlar ise vatan haini oldular, yolsuzluk, rüşvet, zulüm çukurlarına yuvarlandılar.
Okuduğum kitaplara dönersek
Orta sonda ucuza aldığım bu kitaplardan çıkardığım notları arşivlerimi incelerken yeniden okudum.
Aradan 35 yıl geçmiş. Yazarlarına baktım. Aşağıda alıntılarını vereceğim Saadet-Name isimli eserin yazarı Nasır-ı Hüsrev ve Pendname isimli eserin yazarı Nişâbur'lu Mehmed Feridüddin-i Attar. İkisi de Horosanlı, mutasavvıf, ilim ehli, hikmet ehli ve Şii.
Yazdıklarına baktım. İnsanı, kul olmayı, yalnız Allah'a köle olmayı tarif ediyorlar.
O zaman İslam dünyası neden paramparça? Müslümanlar neden kardeş değil? Sorun ne?
İşte o kitaplardan…
"Gönül! Kendini daima Allah'ın (c.c) rızasına bırak ve her ne durumda olursan ol Allah'tan (c.c) ayrılma.
Her işinde Rabbini bil ve O'nun adını an, o işine Rabbinden daha iyi yardımcı tanıma… Allah (c.c) adamı isen Allah'ın ol, tanıdıksan yabancılık gösterme…
Sana yücelik tacını bağışlayan Hak olduğu halde sen, başkasına niçin gönül bağlıyorsun? Cennet, cehennem sözünü bırak yalnız Allah'a (c.c) tap!..."
"Ey Gönül! Eğer kendini küçültmek istemezsen sonunda zillete sebep olacak bir işi yapma. Kıyamet gününde yüzünü utanç ve pişmanlıktan kızartacak bir şey yapma.
Allah'ın rızası iyilikte olduğuna göre, hangi iş iyilik etmekten daha iyidir? Dertlilerin gönüllerini hoş et, geçirmiş olduğun üzüntülü günleri aklına getir…
Arkadaşlığın insanın nefsi üzerinde bir tesiri vardır, öyle ise iyi adamlarla konuş… Eğer doğru iş yapan bir insansan, kalbini de doğru tut. Çünkü kurtuluş doğru ve yerinde işler yapmakla mümkün olur…"
"Çok uzun yaşamayı arzu ediyorsan insanların gönüllerini kırma. Kimseyi incitmeyen, kırmayan daima uzun ömürlü olur.
Allah'ın (c.c) sana verdiği şeyle hoşnut ol. Çünkü bu derhal Rabbinin rızasını hasıl eder. Varlıklı olan bir kimseyi kıskanma, bu sana üzüntü verir, onu da sevinç içinde bırakır…
Her zaman insanların iyiliğini iste ve iyilik yapmak için çalış. İşte o vakit güven içinde olursun. Birinin kötü olmasını istersen gam çekmekten adeta eriyip, bitersin. Eğer başkalarının iyiliğini dilersen, sen de hiçbir kötülük görmezsin…
İyilerden ol ve iyilik yapmak için çalış. İyi bir insanı da gönlünden çıkarma. İyi olanlar için herkes dirlik ve sağlık ister. Kötü kişiler için ise bütün alemdeki varlıklar ölüm dilerler…" (devam edecek)
O yıllarda arkadaşlara kitap hediye etmek hem moda, hem de (benim için) büyük bir zevkti. Kitap okumaya da meraklıydım. Gittim bu resmi yayınevine…
Raflar ağzına kadar kitap dolu. Çoğu eskimiş. Fiyatlara baktım. Bugüne kıyasla piyasadaki yüz liralık kitaplar, orada 5 lira bilemedin on lira.
Harçlıklarımla kitap zengini oldum. 70'li yılların basımı onlarca Türk-İslam klasikleri adlı eserleri aldım.
Görevli memur alınan eserleri tek tek kayda geçirirken "arkadaşlarına söyle bu fiyatlara kitap bulamazlar. Gelip alsınlar. Raflarımız temizlensin" dedi.
Seferberlik ilan ettim. Hafta sonu raflarda neredeyse kitap kalmamıştı.
Bu kitapları okudum. Okuduğum şeyler çok hoşuma gitmişti. Adeta ismini bildiğim ama tanımadığım bir dünyaya dalmış gibiydim.
Çünkü o yaşa kadar okuduğum dini kitaplar ya kural, ya da kıssa üzerineydi. Bu kitaplar ise insanın iç dünyasına yönelikti.
Bu kitaplarda ise insan, anlatılıyordu. Kul ile Rabbi arasındaki bağ anlatılıyordu. İnsan, kendi ile nasıl barışır, nasıl olgunlaşır, kimlerle nasıl dost olmalıdır, kısaca nasıl kul olunur, sorusunun cevapları anlatılıyordu. Bu kitaplardan birçok notlarda almıştım.
Aradan yıllar geçti. Geçte olsa şükürler olsun ki, Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş ile davası ile tanıştım.
Hafızamın arkasında kalan o notlar adeta vücut bulmuştu. Artık o notları daha fazlası ile canlı canlı dinliyor, okuyor ve görüyordum.
Dahası ise Hocam Prof. Dr. Haydar Baş hayatın tamamına yönelik zamanı aşan fikirler ortaya koyuyor, İslam-insan davası yanında milli ve dini bütünlüğümüzü temin edecek eserler ortaya koyuyor, Müslümanların kurtuluşunun Ehl-i Beyt çatısı altında birleşmek olduğunu anlatıyor, vatan sevgisinin imandan olduğunu haykırıyor, insanca yaşamak için tezler, modeller ortaya koyuyordu.
Gerek Ehl-i Beyt Külliyatı ve Hoş Geldin Atatürk eserleri her kesimden ses getirdi.
Hele dünyadaki ekonomi sömürü sistemine hayır, diyerek ortaya koyduğu Millî Ekonomi Modeli ile artık dünya çapında bir tanınan bir isim oldu Prof. Dr. Haydar Baş.
Özellikle ortaya koyduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile İslam'ın özünü, imanın tadını bizlere yaşatan Sayın Baş, itikat da bütün Müslümanların kardeş olduğunu, Alevi, Sünni, Caferi, Şii ayrımlarının, Müslümanları birbirine düşürmek için ortaya çıkarılmış fitneler olduğunu ortaya koydu.
Haliyle bu ayrılıklardan faydalanan siyasi, dini ve medya odaklarından taarruzlar da peş peşe gelmeye başladı. Haddini ve halini bilmezler saldırdılar, saldırdılar.
Emevi tarihçilerinden ve müsteşriklerin fikirlerinden yola çıkarak koskoca İslam'ı istismar edenler haliyle itikadi ve tarihi gerçekleri bizlere anlatan Sayın Baş'a iftiralarını sıraladılar.
Prof. Dr. Haydar Baş hem bunlarla her sahada mücadele etti, hem de davasından zerre taviz vermedi.
Prof. Dr. Haydar Baş bu dünyadan onurlu bir şekilde Hakk'a yürüdü. Onun ile uğraşanlar ise vatan haini oldular, yolsuzluk, rüşvet, zulüm çukurlarına yuvarlandılar.
Okuduğum kitaplara dönersek
Orta sonda ucuza aldığım bu kitaplardan çıkardığım notları arşivlerimi incelerken yeniden okudum.
Aradan 35 yıl geçmiş. Yazarlarına baktım. Aşağıda alıntılarını vereceğim Saadet-Name isimli eserin yazarı Nasır-ı Hüsrev ve Pendname isimli eserin yazarı Nişâbur'lu Mehmed Feridüddin-i Attar. İkisi de Horosanlı, mutasavvıf, ilim ehli, hikmet ehli ve Şii.
Yazdıklarına baktım. İnsanı, kul olmayı, yalnız Allah'a köle olmayı tarif ediyorlar.
O zaman İslam dünyası neden paramparça? Müslümanlar neden kardeş değil? Sorun ne?
İşte o kitaplardan…
"Gönül! Kendini daima Allah'ın (c.c) rızasına bırak ve her ne durumda olursan ol Allah'tan (c.c) ayrılma.
Her işinde Rabbini bil ve O'nun adını an, o işine Rabbinden daha iyi yardımcı tanıma… Allah (c.c) adamı isen Allah'ın ol, tanıdıksan yabancılık gösterme…
Sana yücelik tacını bağışlayan Hak olduğu halde sen, başkasına niçin gönül bağlıyorsun? Cennet, cehennem sözünü bırak yalnız Allah'a (c.c) tap!..."
"Ey Gönül! Eğer kendini küçültmek istemezsen sonunda zillete sebep olacak bir işi yapma. Kıyamet gününde yüzünü utanç ve pişmanlıktan kızartacak bir şey yapma.
Allah'ın rızası iyilikte olduğuna göre, hangi iş iyilik etmekten daha iyidir? Dertlilerin gönüllerini hoş et, geçirmiş olduğun üzüntülü günleri aklına getir…
Arkadaşlığın insanın nefsi üzerinde bir tesiri vardır, öyle ise iyi adamlarla konuş… Eğer doğru iş yapan bir insansan, kalbini de doğru tut. Çünkü kurtuluş doğru ve yerinde işler yapmakla mümkün olur…"
"Çok uzun yaşamayı arzu ediyorsan insanların gönüllerini kırma. Kimseyi incitmeyen, kırmayan daima uzun ömürlü olur.
Allah'ın (c.c) sana verdiği şeyle hoşnut ol. Çünkü bu derhal Rabbinin rızasını hasıl eder. Varlıklı olan bir kimseyi kıskanma, bu sana üzüntü verir, onu da sevinç içinde bırakır…
Her zaman insanların iyiliğini iste ve iyilik yapmak için çalış. İşte o vakit güven içinde olursun. Birinin kötü olmasını istersen gam çekmekten adeta eriyip, bitersin. Eğer başkalarının iyiliğini dilersen, sen de hiçbir kötülük görmezsin…
İyilerden ol ve iyilik yapmak için çalış. İyi bir insanı da gönlünden çıkarma. İyi olanlar için herkes dirlik ve sağlık ister. Kötü kişiler için ise bütün alemdeki varlıklar ölüm dilerler…" (devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025