İstanbul-Sefaköy merkezde bir dernek tarafından afiş asılmış; "Vatan sevgisi imandandır. Vatan ve millet için dolarınızı bozdurun."
Gülmeyin, gülmeyin. Acınacak bir hal bu. Sorun bu mantık sahiplerine!
Kapitalizm'e karşı olmak imandan değil midir?
Faiz'e karşı olmak imandan değil midir?
Bugünkü bankacılık sistemine karşı olmak imandan değil midir?
Kardeşkanı (Şii, Alevi, Caferi, Sünni) akmasına karşı olmak imandan değil midir?
AB'ye karşı olmak imandan değil midir?
ABD'ye, İsrail'e karşı olmak imandan değil midir?
"Para gelsin de nasıl gelirse gelsin" mantığına karşı olmak imandan değil midir?
Milletin yüzde yüz hak sahibi olduğu madenleri, kurumları, fabrikaları satmaya karşı olmak imandan değil midir?
Ülkemiz ekonomik darbe ile nasıl karşı karşıya geldi?
Birincisi cahilliktir. Sağcı, solcu, dinci, milliyetçi vs. okumuş cahiller yüzünden bu hale geldik. Nasıl mı? Çünkü bunlar ne paranın mahiyetini anladılar, ne emek ve alın terinin karşılığını görebildiler.
Tanımını çok iyi bildikleri halde liberal ekonomiyi savundular, Avrupasız yaşayamayız, dediler. Kapitalizm'in tarifini bile anlamadılar, anlatamadılar. En önemlisi ise Kapitalist mantıkla insanları yönetmeye, yönlendirmeye kalktılar.
Kapitalizm'in insan tarifi veya insana bakışı nasıldır?
"(İnsan) En az emek ile en çok kâr sağlayan akıl sahibi varlıktır. Bu insan sadece kendini düşünür, sadece kendisi için yaşar. İhtiyaçları sınırsızdır. Kaynakları sınırlı kabul eden bu insanın gözü açtır. Sömürücüdür ve yalnızca güçlünün ayakta kalabildiğine inanır." (Prof. Dr. Haydar Baş Sosyal Devlet-Milli Devlet sh:197)
Marksizm (Sosyalizm) hayranları hemen sevinmesin. Çünkü Sosyalizm'in insana bakışı da pek farklı değildir. Marksizm'e göre insan "üreten ve tüketen bir araçtır." İnsan yaşamak için üretime katılmaya mecburdur. İnsan üretime katılmıyorsa ne tüketme, ne de yaşama hakkına sahiptir?" (Aynı eser sh:203)
İşte bu eksende özellikle AKP dönemine bakıldığında!
Tüketici sınıfının özellikle emeklilerin ekonomi üzerinde bir yük olarak görülmesi, bunun en yetkili ağızlardan itiraf edilmesi.
Özelleştirme adı altında üretken kurumların satılması. Küçük ve orta boyutlu işletmelerin büyük firmalar ve holdingler karşısında girdi maliyetleri, vergi yükü, reklam, rekabet gibi alanlarda çaresiz kalarak kapanmaları veya üretimi düşürmeleri ve ardından gelen işçi çıkarmalar.
Yerli üretim olmaması veya yerli olarak üretilebilecek malların dışarıdan ucuz maliyetlerle ülkeye ithal edilip, hem yerli üretimin önünün kesilmesi, hem de yerli üreticinin aciz bırakılması.
Tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık gibi alanlarda kendi kendine yetebilen bir ülkenin ithalata yönelmesi. Yerli üreticinin, ürettiği malı satamaması.
Madenlerin bu ülkede hiçbir siyasetçi tarafından kaynak olarak görülmemesi artı bu zenginliğin devamlı yabancılara satılması.
Faizin desteklenmesi, bankaların yabancılaştırılması (özelleştirme) ve halkın, bankaların kucağına itilmesi olarak sayabiliriz.
İşte bu bakış, duruş ve icraatların bir bedeli vardı ve şimdi ortaya çıktı. İktidar, "bu bize karşı girişilen bir harekettir, darbedir" dese de, bu milletimize yani sana, bana karşı girişilen bir darbedir. Bedelini sen, ben ödeyeceğiz. Ve bu bedeli kendimiz istedik. Sen istedin. Kendi tercihlerin sonucu bu bedeli ödeyeceksin.
Gülmeyin, gülmeyin. Acınacak bir hal bu. Sorun bu mantık sahiplerine!
Kapitalizm'e karşı olmak imandan değil midir?
Faiz'e karşı olmak imandan değil midir?
Bugünkü bankacılık sistemine karşı olmak imandan değil midir?
Kardeşkanı (Şii, Alevi, Caferi, Sünni) akmasına karşı olmak imandan değil midir?
AB'ye karşı olmak imandan değil midir?
ABD'ye, İsrail'e karşı olmak imandan değil midir?
"Para gelsin de nasıl gelirse gelsin" mantığına karşı olmak imandan değil midir?
Milletin yüzde yüz hak sahibi olduğu madenleri, kurumları, fabrikaları satmaya karşı olmak imandan değil midir?
Ülkemiz ekonomik darbe ile nasıl karşı karşıya geldi?
Birincisi cahilliktir. Sağcı, solcu, dinci, milliyetçi vs. okumuş cahiller yüzünden bu hale geldik. Nasıl mı? Çünkü bunlar ne paranın mahiyetini anladılar, ne emek ve alın terinin karşılığını görebildiler.
Tanımını çok iyi bildikleri halde liberal ekonomiyi savundular, Avrupasız yaşayamayız, dediler. Kapitalizm'in tarifini bile anlamadılar, anlatamadılar. En önemlisi ise Kapitalist mantıkla insanları yönetmeye, yönlendirmeye kalktılar.
Kapitalizm'in insan tarifi veya insana bakışı nasıldır?
"(İnsan) En az emek ile en çok kâr sağlayan akıl sahibi varlıktır. Bu insan sadece kendini düşünür, sadece kendisi için yaşar. İhtiyaçları sınırsızdır. Kaynakları sınırlı kabul eden bu insanın gözü açtır. Sömürücüdür ve yalnızca güçlünün ayakta kalabildiğine inanır." (Prof. Dr. Haydar Baş Sosyal Devlet-Milli Devlet sh:197)
Marksizm (Sosyalizm) hayranları hemen sevinmesin. Çünkü Sosyalizm'in insana bakışı da pek farklı değildir. Marksizm'e göre insan "üreten ve tüketen bir araçtır." İnsan yaşamak için üretime katılmaya mecburdur. İnsan üretime katılmıyorsa ne tüketme, ne de yaşama hakkına sahiptir?" (Aynı eser sh:203)
İşte bu eksende özellikle AKP dönemine bakıldığında!
Tüketici sınıfının özellikle emeklilerin ekonomi üzerinde bir yük olarak görülmesi, bunun en yetkili ağızlardan itiraf edilmesi.
Özelleştirme adı altında üretken kurumların satılması. Küçük ve orta boyutlu işletmelerin büyük firmalar ve holdingler karşısında girdi maliyetleri, vergi yükü, reklam, rekabet gibi alanlarda çaresiz kalarak kapanmaları veya üretimi düşürmeleri ve ardından gelen işçi çıkarmalar.
Yerli üretim olmaması veya yerli olarak üretilebilecek malların dışarıdan ucuz maliyetlerle ülkeye ithal edilip, hem yerli üretimin önünün kesilmesi, hem de yerli üreticinin aciz bırakılması.
Tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık gibi alanlarda kendi kendine yetebilen bir ülkenin ithalata yönelmesi. Yerli üreticinin, ürettiği malı satamaması.
Madenlerin bu ülkede hiçbir siyasetçi tarafından kaynak olarak görülmemesi artı bu zenginliğin devamlı yabancılara satılması.
Faizin desteklenmesi, bankaların yabancılaştırılması (özelleştirme) ve halkın, bankaların kucağına itilmesi olarak sayabiliriz.
İşte bu bakış, duruş ve icraatların bir bedeli vardı ve şimdi ortaya çıktı. İktidar, "bu bize karşı girişilen bir harekettir, darbedir" dese de, bu milletimize yani sana, bana karşı girişilen bir darbedir. Bedelini sen, ben ödeyeceğiz. Ve bu bedeli kendimiz istedik. Sen istedin. Kendi tercihlerin sonucu bu bedeli ödeyeceksin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025