Gündemi değerlendirmeye başlamadan önce, bugün Ata'mızın vefat yıldönümü olması hasebiyle kendisini rahmetle andığımızı ve özlemle aradığımızı ifade edelim.
ABD'de Salı günü gerçekleşen başkanlık yarışını sürpriz bir şekilde Cumhuriyetçi aday Donald Trump kazandı. Trump, ABD'nin 45. başkanı oldu.
Sürpriz, çünkü anketler hiç Trump'ı göstermiyordu, Rotshchild gibi kalburüstü aileler görünüşte Clinton'ın arkasındaydı, hatta öyle ki Clinton ekonominin sorumluluğunu Rotshchild ailesinin bir ferdine vereceğini ilan etmişti.
ABD ve dünya basınının da ön plana çıkardığı gibi bu sefer ABD'de taşra şehri yendi.
"Salı gecesi dünya, haziranda İngiltere'de yapılan Brexit referandumunun Amerikan versiyonunu izledi" ifadelerine yer verildi.
"İlk işaretleri Avrupa'da çıkan, sisteme öfkeli kitlelerin siyasetteki yükselişi Amerika'ya da ulaştı" denildi.
Trump, sisteme öfkeli olan, halka yönelik bir değişim olması gerektiğine inanan geniş kitlelere hitap etti, üst üste 2 yıl dünya lideri olarak Obama'yı değil de Putin'i seçen ABD halkını muhatap aldı, Putin'le iyi ilişkiler kuracağını belirtti ve sonuçta seçimlerin galibi oldu.
Adaylardan birinin seçimi kazanabilmesi için 50 eyalet ve başkent Washington D.C.'deki toplam 538 delegenin en az 270'ini kazanması gerekiyordu.
Wisconsin'ı da kazanan Trump'ın delege sayısı 279'a yükseldi, Clinton ise 218 delegede kaldı. Trump, ABD genelinde oyların yüzde 47,8'ini, Clinton ise yüzde 47,4'ünü aldı.
Cumhuriyetçi Parti, Kongre'nin her iki kanadında da üstünlüğünü korumayı garantiledi.
ABD halkının Obama'nın adayı Clinton'ı tercih etmeyip, Trump'ı tercih etmesinin nedeni, ABD'nin kapitalist sistemine olan bir tepkidir.
Bu tercih, Trump'ın yaşanan problemleri kesin olarak çözeceği için değil elbette, Clinton'ın kesin olarak çözemeyeceğine inanmaları?
2007 yılı sonunda ABD'de başlayan motgage krizi esasen ABD'nin gelir seviyesi düşük olan halkının durumunu resmi olarak gözler önüne serdi.
Obama'nın Bush'a tercih edilmesinin nedeni, Obama'nın seçim vaatleriydi. Obama 100 bin doların altında geliri olandan vergi alınmayacağını, 900 milyar dolar para basılıp vatandaşların cebine konulacağını, Amerikan yerli üretiminin teşvik edileceğini vaat ediyordu.
Mortgage kriziyle açığa çıktığı gibi ABD kapitalist sistemden büyük bir darbe yiyordu ve bu vaatler bir değişimin işaretiydi.
Ama beklenilen olmadı. ABD'de bulunan ve dünyayı sömüren küresel sermaye sahipleri, lobiler, Obama'nın bu vaatlerini uygulamasına müsaade etmedi.
Dolayısıyla mevcut, istenmeyen tablo değişmedi ve ABD halkı büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
ABD halkı bu statükonun devamına tepkisini 2014 ve 2015 yıllarında dünya lideri olarak Putin'i seçerek gösterdi.
Çünkü Putin'li Rusya, uyguladığı Milli Ekonomi Modeli sayesinde, kendi vatandaşlarının cebine para koyuyordu, güçlü bir devlet haline gelmişti, hem yurt içinde hem de yurt dışında barışı hayata getirmeye çalışıyordu, yine MEM projesi olan Milli Paralarla Ticaret formülüyle güçlü birlikler oluşturmuştu ve doların tahtını sarsmıştı.
Fransa gibi Batılı ülkelerin önemli siyasetçileri de Rusya'daki bu değişimin asıl nedeninin uyguladığı MEM'le alakalı olduğunu, "Dünyanın iki modelin savaşı yaşanıyor; ABD'nin dayattığı Kapitalizm ile Rusya'nın uyguladığı vatansever model" diyerek altını çiziyorlardı.
İşte ABD halkının Kapitalizmin ve küresel kapitalistlerin tercihi olan Clinton'ı değil de Putin'le sıcak ilişkiler vaat eden Trump'ı tercih etmesinin nedeni, bu "adil sistem arayışı"dır.
Peki, Trump'la buna ulaşabilecekler mi? Elbette ki hayır.
ABD'deki başkanların sadece bir vitrin olduklarını, ABD'yi asıl yönetenlerin küresel sermayedarlar ve lobiler olduğunu dikkate aldığımızda, ABD halkı aynen Obama'da yaşadığı hayal kırıklığını yaşayacaktır.
Ve bu lobiler, hangi adımı atarlarsa atsınlar, Milli Paralarla Ticaret'in vesile olduğu yeni birlik anlayışı, MEM temelli yeni dünya düzeni karşısında asla bir varlık ortaya koyamayacaktır.
Türkiye, bu sebeple artık "ABD başkanı şu oldu, bu oldu" konusunu tartışmak yerine, şu iflas eden kapitalist sistemden kurtulmayı, bugün Rusya'yı Rusya yapan, tüm batılı halkların da hayali ve hedefi olan Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmeye çalışmalıdır.
Bunun da adresi Bağımsız Türkiye Partisi ve Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
ABD'de Salı günü gerçekleşen başkanlık yarışını sürpriz bir şekilde Cumhuriyetçi aday Donald Trump kazandı. Trump, ABD'nin 45. başkanı oldu.
Sürpriz, çünkü anketler hiç Trump'ı göstermiyordu, Rotshchild gibi kalburüstü aileler görünüşte Clinton'ın arkasındaydı, hatta öyle ki Clinton ekonominin sorumluluğunu Rotshchild ailesinin bir ferdine vereceğini ilan etmişti.
ABD ve dünya basınının da ön plana çıkardığı gibi bu sefer ABD'de taşra şehri yendi.
"Salı gecesi dünya, haziranda İngiltere'de yapılan Brexit referandumunun Amerikan versiyonunu izledi" ifadelerine yer verildi.
"İlk işaretleri Avrupa'da çıkan, sisteme öfkeli kitlelerin siyasetteki yükselişi Amerika'ya da ulaştı" denildi.
Trump, sisteme öfkeli olan, halka yönelik bir değişim olması gerektiğine inanan geniş kitlelere hitap etti, üst üste 2 yıl dünya lideri olarak Obama'yı değil de Putin'i seçen ABD halkını muhatap aldı, Putin'le iyi ilişkiler kuracağını belirtti ve sonuçta seçimlerin galibi oldu.
Adaylardan birinin seçimi kazanabilmesi için 50 eyalet ve başkent Washington D.C.'deki toplam 538 delegenin en az 270'ini kazanması gerekiyordu.
Wisconsin'ı da kazanan Trump'ın delege sayısı 279'a yükseldi, Clinton ise 218 delegede kaldı. Trump, ABD genelinde oyların yüzde 47,8'ini, Clinton ise yüzde 47,4'ünü aldı.
Cumhuriyetçi Parti, Kongre'nin her iki kanadında da üstünlüğünü korumayı garantiledi.
ABD halkının Obama'nın adayı Clinton'ı tercih etmeyip, Trump'ı tercih etmesinin nedeni, ABD'nin kapitalist sistemine olan bir tepkidir.
Bu tercih, Trump'ın yaşanan problemleri kesin olarak çözeceği için değil elbette, Clinton'ın kesin olarak çözemeyeceğine inanmaları?
2007 yılı sonunda ABD'de başlayan motgage krizi esasen ABD'nin gelir seviyesi düşük olan halkının durumunu resmi olarak gözler önüne serdi.
Obama'nın Bush'a tercih edilmesinin nedeni, Obama'nın seçim vaatleriydi. Obama 100 bin doların altında geliri olandan vergi alınmayacağını, 900 milyar dolar para basılıp vatandaşların cebine konulacağını, Amerikan yerli üretiminin teşvik edileceğini vaat ediyordu.
Mortgage kriziyle açığa çıktığı gibi ABD kapitalist sistemden büyük bir darbe yiyordu ve bu vaatler bir değişimin işaretiydi.
Ama beklenilen olmadı. ABD'de bulunan ve dünyayı sömüren küresel sermaye sahipleri, lobiler, Obama'nın bu vaatlerini uygulamasına müsaade etmedi.
Dolayısıyla mevcut, istenmeyen tablo değişmedi ve ABD halkı büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
ABD halkı bu statükonun devamına tepkisini 2014 ve 2015 yıllarında dünya lideri olarak Putin'i seçerek gösterdi.
Çünkü Putin'li Rusya, uyguladığı Milli Ekonomi Modeli sayesinde, kendi vatandaşlarının cebine para koyuyordu, güçlü bir devlet haline gelmişti, hem yurt içinde hem de yurt dışında barışı hayata getirmeye çalışıyordu, yine MEM projesi olan Milli Paralarla Ticaret formülüyle güçlü birlikler oluşturmuştu ve doların tahtını sarsmıştı.
Fransa gibi Batılı ülkelerin önemli siyasetçileri de Rusya'daki bu değişimin asıl nedeninin uyguladığı MEM'le alakalı olduğunu, "Dünyanın iki modelin savaşı yaşanıyor; ABD'nin dayattığı Kapitalizm ile Rusya'nın uyguladığı vatansever model" diyerek altını çiziyorlardı.
İşte ABD halkının Kapitalizmin ve küresel kapitalistlerin tercihi olan Clinton'ı değil de Putin'le sıcak ilişkiler vaat eden Trump'ı tercih etmesinin nedeni, bu "adil sistem arayışı"dır.
Peki, Trump'la buna ulaşabilecekler mi? Elbette ki hayır.
ABD'deki başkanların sadece bir vitrin olduklarını, ABD'yi asıl yönetenlerin küresel sermayedarlar ve lobiler olduğunu dikkate aldığımızda, ABD halkı aynen Obama'da yaşadığı hayal kırıklığını yaşayacaktır.
Ve bu lobiler, hangi adımı atarlarsa atsınlar, Milli Paralarla Ticaret'in vesile olduğu yeni birlik anlayışı, MEM temelli yeni dünya düzeni karşısında asla bir varlık ortaya koyamayacaktır.
Türkiye, bu sebeple artık "ABD başkanı şu oldu, bu oldu" konusunu tartışmak yerine, şu iflas eden kapitalist sistemden kurtulmayı, bugün Rusya'yı Rusya yapan, tüm batılı halkların da hayali ve hedefi olan Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmeye çalışmalıdır.
Bunun da adresi Bağımsız Türkiye Partisi ve Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025