Milyonlarca işçiyi direkt olarak, milyonlarca vatandaşı da dolaylı olarak etkileyen asgari ücret belirleme mesaisi yeniden başlıyor. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk bu kapsamda ilk komisyon toplantısının 4 Aralık'ta yapılacağını ilan etmişti.
Malum, bu komisyonun adı Asgari Ücret Tespit Komisyonu.
Komisyonda işçileri temsilen Türk-İş'ten 5 kişi, işverenleri temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'ndan (TİSK) 5 kişi, devleti temsilen de 5 kişi bulunuyor.
Aralık ayı boyunca süren toplantılarda teklifler sunuluyor, değerlendiriliyor, tartışılıyor ve neticede bir asgari ücret rakamı ortaya çıkıyor. Mevcut asgari ücret; brüt olarak 2 bin 943 lira, işçinin eline geçen net asgari ücret ise 2 bin 324 lira.
Peki, Türkiye şartlarında bu asgari ücret, işçi ailesini geçindirebiliyor mu?
Komisyonda işçileri temsil eden Türk-İş birkaç gün önce Ekim ayı açlık ve yoksulluk rakamlarını açıkladı. Buna göre, 4 kişilik bir ailenin asgari mutfak masraflarını ifade eden açlık sınırı 2 bin 482 lira; mutfak masraflarına ilaveten barınma, ulaşım, eğitim, sağlık gibi tüm giderlerin minimum rakamı olarak ifade edilen yoksulluk sınırı ise 8 bin 197 lira oldu.
Türkiye'de bir asgari ücretlinin ortalama 3 kişiye baktığı dikkate alındığında, bir asgari ücretli ailesinin aylık geliri olan 2 bin 324 lira maaşla sadece mutfak masrafı bile karşılanması mümkün değil. Asgari bir yaşam standartı için gerekli olan diğer masraflara zaten para kalmıyor.
Peki, bu yılki komisyon çalışmalarından nasıl bir sonuç çıkar, asgari ücret ne olur?
Elbette ki bu rakamın yıllık enflasyon oranıyla alakası var. Ekim ayı için TÜİK'in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 11,89 idi. Merkez Bankası'nın (MB) son açıkladığı yıl sonu beklenti açıklamasında ise yıl sonu enflasyonu yüzde 12,1 olarak tahmin edilmişti.
Önümüzdeki yıl bir seçim olacağı konusunda ciddi beklentiler var. İktidarın bir takım adımları böyle bir niyet olduğu konusunda beklentileri artırıyor. Eğer seçim varsa, açıklanacak olan asgari ücret bir seçim yatırımı şeklinde olabilir. Resmi enflasyon yüzde 12 olarak gerçekleşirse, 3 puan da seçim yatırımı ilave edildiğinde yüzde 15'lik bir zam düşünülüyor olabilir. Bu da net asgari ücretin 2 bin 673 liraya yükselmesi anlamına geliyor.
Fakat bu rakama işverenler kesinlikle itiraz edeceklerdir. Çünkü kötüleşen ekonomik koşullar, pandeminin etkileri de ilave edildiğinde işverenleri çok zor bir duruma soktu.
Komisyondaki hükümet temsilcileri, bir tarafta seçimin baskısı, bir tarafta da işverenlerin feryatları arasında sıkışıp kalacak.
Bu arada Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı ve vergilerdeki zam oranını belirleyen "yeniden değerleme" oranı da dikkat çekiyor. Geçen yıl neredeyse enflasyonun 2 katı kadar artırılan yeniden değerleme oranı önümüzdeki yıl için yüzde 9,11 olarak uygulanacak.
Acaba bu artış oranı, asgari ücretin yüzde 10 artırılacağının bir işareti mi, göreceğiz.
Eğer öyle olursa, net asgari ücret 2 bin 557 lira olur.
Görünen o ki, asgari ücret tartışmaları, 2 bin 500 ila 2 bin 700 lira arasında dolanacak.
Bu noktada son sorumuz da şu olsun: İşçilerin gerçekten ailesiyle birlikte geçinebilmesi için asgari ücret gerçekte ne olmalıdır?
4 kişilik bir ailenin asgari olarak geçinmesi demek, yoksulluk sınırında ya da biraz üstünde bir maaş almak demektir. Esasen full-time çalışan bir işçinin böyle bir maaşı alması temel haklarındandır. Anayasasında kendisini "sosyal devlet" olarak tanımlayan bir devlet, böyle bir maaşı çalışan insanına vermekle mükelleftir.
Türk-İş'in 4 kişilik bir aile için açıkladığı yoksulluk sınırı yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 8 bin 197 liradır. Yani işçi ailesinin hanesine en az bu kadar bir gelir girmesi gerekmektedir.
Giriyor mu? O ailede farz-ı muhal 3 kişi çalışsa bile girmiyor.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır asgari ücretin yoksulluk sınırının üstüne taşınması gerektiğini söyledi ve eşsiz Modelinde bunun nasıl olacağını formülüne varıncaya kadar da anlattı. Sayın Baş, "Asgari ücret 10 bin lira olmalıdır" derken, esasen bu, hamasi, popülist bir söylem, bir seçim vaadi değil; bir işçi ailesinin temel hakkıydı.
Milli Ekonomi Modeli açısından bakarsak, 10 bin lira asgari ücret, Modelin işlemesi için gerekli olan bir projedir. Sürekli büyümenin, gelir adaletinin ve tam istihdamın sağlanması için tüketimin canlanması, pazarın genişlemesi gerekmektedir.
İşte 10 bin lira asgari ücret bunu sağlayan sosyal devlet projelerinden birisidir.
Ama unutmayalım ki, bu adım sadece ve sadece MEM'in bütünlüğü içinde ele alınabilir. Kapitalist bir anlayışla asgari ücret, bırakın 10 bin lirayı, 3 bin lira bile yapılamaz.
Diyelim ki her şeye rağmen yapıldı, bu, Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle "kaşıkla verirlerse, kepçeyle alırlar" şeklindedir.
Bugün hakkımız olan bu geliri elde edebilmenin tek yolu; Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmektir; bu Modeli hayata geçirecek tek siyasi hareket olan Bağımsız Türkiye Partisi'ni iktidar yapmak, Lideri Hüseyin Baş'ı da baş tacı etmektir.
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025