Türkiye'de ekonomi, yurt dışından alınan faizli borçlar, sendikasyon kredileri ve de karlı kamu şirketlerimizin, madenlerimizin ve arazilerimizin yabancılara satışıyla dönüyor.
Siyasilerimiz bu borca dayalı sisteme, "sürdürülebilir borçlanma" dediler.
Türkiye, yaptığı bütün özelleştirmelere ve turizm gelirlerine rağmen, 2015 yılında 32,2 milyar dolar cari açık verdi. Cari açık döviz açığı demektir.
Ülke olarak Merkez Bankası'nda bulundurduğumuz rezerv doların karşılığı para basıyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın her zaman ifade ettiği gibi, paramız üzerinde TL de yazsa, doların tercümesi?
Üretimimizi de tüketimimizi de yabancının fonuyla yapıyoruz.
İhracatımızı, ithalatımızı, son zamanlarda milli parayla yaptığımızı da söylesek, gerçekte yine yabancının parasıyla yapıyoruz.
"Taşıma suyuyla değirmen dönmez der" atalarımız, para bir ülkede kan gibidir, taşıma kan ile ülke ekonomisini döndürmeye çalışıyoruz. Buna da sürdürülebilir borçlanma diyoruz.
Ama maalesef artık işler eskisi gibi değil.
Türkiye'ye fon akıtanlar, kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına göre bunu yapıyorlar. Örneğin, düşük riskli varlıklara yatırım yapan emeklilik fonları gibi büyük fonlar, bir ülkeye yatırım yaparken en az iki kurumdan "yatırım yapılabilir" seviye notu olmasını istiyor.
Bu notu kaybeden ülkeler, düşük riskli fonları dahi ülkelerine çekemiyorlar.
Yüksek riskli fonlar zaten hayal oluyor.
Dünyada bu yatırım fonlarının dikkate aldığı önemli kredi derecelendirme kuruluşları; Fitch Ratings, Standard & Poor's ve de Moody's'dir.
Fitch, Kasım 2012'de Türkiye'nin ülke notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye yükselten ilk kurum olmuştu. Ardından Moody's Mayıs 2013'te benzer bir adım atmış ve Türkiye'ye fon girişi hızlanmıştı. Bu kuruluşların verdiği fon onayıyla, Türkiye'nin ekonomisinde pembe tablolar çizilmiş, ekonomide her şey tıkırında zannedilmişti.
Bugün bu kuruluşlar ardı ardına Türkiye'deki ekonomik olumsuzluklarla ilgili raporlar yayınlıyorlar, "yatırım yapılamaz" diyorlar ve Türkiye'nin notunu düşürüp duruyorlar. Bu durum, taşıma suyuyla dönen ekonomimizin artık su bulamayacağı anlamına geliyor.
Fitch, Türkiye'nin kredi notunu bir basamak düşürerek, "yatırım yapılabilir" seviyenin altına çekti. Böylece Türkiye son yatırım yapılabilir seviye notunu yitirmiş oldu.
Fitch, Türkiye'nin BBB- olan notunu, BB+ seviyesine düşürdü. Görünümü ise "durağan" olarak belirledi.
Standard & Poor's da Türkiye'nin kredi notu görünümünü "negatif" olarak değiştirdi.
Bu görünüm, Türkiye'nin kredi notunun bir yıl içinde düşürülebileceği anlamına geliyor.
Fitch bu not düşüşünün nedenleri olarak; Türkiye'de yaşanan siyaset ve güvenlik alanlarındaki olumsuz gelişmeler şeklinde ifade etti. Fitch ülkedeki siyasi ortamın sakinleşmesi durumunda bile güvenlik sorunlarının düzelmesinin kolay olmayacağını açıkladı.
Fitch'in not düşürmesinde yüksek etkisi olduğunu açıkladığı diğer etkenler ise kamudaki kitlesel tasfiyeler, olağanüstü hal, basına yönelik operasyonlar ve terör saldırıları.
Kararda orta derecede etkisi olan gelişmeler ise şöyle sıralandı:
Dış borcun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının dört yıl içinde yüzde 22'den 30'a çıkması.
2016'nın ikinci yarısında büyümede yaşanan sert düşüş ve hem ulusal hem de küresel nedenlerden ötürü büyümenin düşük kalacağı öngörüsü.
Yapısal reformlar yapılmaması durumunda yatırımların artmayacak olması.
Enflasyonun 2017'nin ilk yarısında tekrardan iki haneli rakamlara çıkmasının ve merkez bankasının üzerindeki etki nedeniyle buna yönelik herhangi bir hamle yapamayacak olması.
Güvenlik endişesi nedeniyle turizm gelirinin 2013-2015 döneminden çok daha düşük kalacak olması.
Uzmanlar, Merkez Bankası'nın sıkı para politikasının bir işe yaramayacağı kanaatinde ve dolar artışında rekorun yenileneceğini, ilk direnç noktasının 4 TL'ye yükseleceğini, sonrasında ise 3,90 ve 4,15 TL üzerinde kalıcı olabileceğini, hatta 4,26-4,30 bandının hedeflenebileceğini belirtiyorlar.
Peki, yapılması gereken nedir? Bu sorun yapısal ve ekonomik sistemden kaynaklanan bir sorundur.
Türkiye'nin finans sistemi, Milli Ekonomi Modeli'nin belirttiği gibi emek ve üretim karşılığı devreye konulacak olan "Milli Para" sistemine dönüşmediği müddetçe bu sorundan kurtulmamız mümkün değildir. Bu da ancak Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı ve modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'la mümkündür.
Siyasilerimiz bu borca dayalı sisteme, "sürdürülebilir borçlanma" dediler.
Türkiye, yaptığı bütün özelleştirmelere ve turizm gelirlerine rağmen, 2015 yılında 32,2 milyar dolar cari açık verdi. Cari açık döviz açığı demektir.
Ülke olarak Merkez Bankası'nda bulundurduğumuz rezerv doların karşılığı para basıyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın her zaman ifade ettiği gibi, paramız üzerinde TL de yazsa, doların tercümesi?
Üretimimizi de tüketimimizi de yabancının fonuyla yapıyoruz.
İhracatımızı, ithalatımızı, son zamanlarda milli parayla yaptığımızı da söylesek, gerçekte yine yabancının parasıyla yapıyoruz.
"Taşıma suyuyla değirmen dönmez der" atalarımız, para bir ülkede kan gibidir, taşıma kan ile ülke ekonomisini döndürmeye çalışıyoruz. Buna da sürdürülebilir borçlanma diyoruz.
Ama maalesef artık işler eskisi gibi değil.
Türkiye'ye fon akıtanlar, kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına göre bunu yapıyorlar. Örneğin, düşük riskli varlıklara yatırım yapan emeklilik fonları gibi büyük fonlar, bir ülkeye yatırım yaparken en az iki kurumdan "yatırım yapılabilir" seviye notu olmasını istiyor.
Bu notu kaybeden ülkeler, düşük riskli fonları dahi ülkelerine çekemiyorlar.
Yüksek riskli fonlar zaten hayal oluyor.
Dünyada bu yatırım fonlarının dikkate aldığı önemli kredi derecelendirme kuruluşları; Fitch Ratings, Standard & Poor's ve de Moody's'dir.
Fitch, Kasım 2012'de Türkiye'nin ülke notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye yükselten ilk kurum olmuştu. Ardından Moody's Mayıs 2013'te benzer bir adım atmış ve Türkiye'ye fon girişi hızlanmıştı. Bu kuruluşların verdiği fon onayıyla, Türkiye'nin ekonomisinde pembe tablolar çizilmiş, ekonomide her şey tıkırında zannedilmişti.
Bugün bu kuruluşlar ardı ardına Türkiye'deki ekonomik olumsuzluklarla ilgili raporlar yayınlıyorlar, "yatırım yapılamaz" diyorlar ve Türkiye'nin notunu düşürüp duruyorlar. Bu durum, taşıma suyuyla dönen ekonomimizin artık su bulamayacağı anlamına geliyor.
Fitch, Türkiye'nin kredi notunu bir basamak düşürerek, "yatırım yapılabilir" seviyenin altına çekti. Böylece Türkiye son yatırım yapılabilir seviye notunu yitirmiş oldu.
Fitch, Türkiye'nin BBB- olan notunu, BB+ seviyesine düşürdü. Görünümü ise "durağan" olarak belirledi.
Standard & Poor's da Türkiye'nin kredi notu görünümünü "negatif" olarak değiştirdi.
Bu görünüm, Türkiye'nin kredi notunun bir yıl içinde düşürülebileceği anlamına geliyor.
Fitch bu not düşüşünün nedenleri olarak; Türkiye'de yaşanan siyaset ve güvenlik alanlarındaki olumsuz gelişmeler şeklinde ifade etti. Fitch ülkedeki siyasi ortamın sakinleşmesi durumunda bile güvenlik sorunlarının düzelmesinin kolay olmayacağını açıkladı.
Fitch'in not düşürmesinde yüksek etkisi olduğunu açıkladığı diğer etkenler ise kamudaki kitlesel tasfiyeler, olağanüstü hal, basına yönelik operasyonlar ve terör saldırıları.
Kararda orta derecede etkisi olan gelişmeler ise şöyle sıralandı:
Dış borcun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının dört yıl içinde yüzde 22'den 30'a çıkması.
2016'nın ikinci yarısında büyümede yaşanan sert düşüş ve hem ulusal hem de küresel nedenlerden ötürü büyümenin düşük kalacağı öngörüsü.
Yapısal reformlar yapılmaması durumunda yatırımların artmayacak olması.
Enflasyonun 2017'nin ilk yarısında tekrardan iki haneli rakamlara çıkmasının ve merkez bankasının üzerindeki etki nedeniyle buna yönelik herhangi bir hamle yapamayacak olması.
Güvenlik endişesi nedeniyle turizm gelirinin 2013-2015 döneminden çok daha düşük kalacak olması.
Uzmanlar, Merkez Bankası'nın sıkı para politikasının bir işe yaramayacağı kanaatinde ve dolar artışında rekorun yenileneceğini, ilk direnç noktasının 4 TL'ye yükseleceğini, sonrasında ise 3,90 ve 4,15 TL üzerinde kalıcı olabileceğini, hatta 4,26-4,30 bandının hedeflenebileceğini belirtiyorlar.
Peki, yapılması gereken nedir? Bu sorun yapısal ve ekonomik sistemden kaynaklanan bir sorundur.
Türkiye'nin finans sistemi, Milli Ekonomi Modeli'nin belirttiği gibi emek ve üretim karşılığı devreye konulacak olan "Milli Para" sistemine dönüşmediği müddetçe bu sorundan kurtulmamız mümkün değildir. Bu da ancak Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı ve modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'la mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025