Türkiye’de birçok firma dünyanın en çok buğday üreten ülkesi olan Hindistan’dan buğday ithal etmeye hazırlanıyor. Buğday için tonuna 300 dolar bir bedel ödenecek.
Hindistan’dan buğday ithalatının 5 milyon ton civarında olacağı ifade ediliyor. Böyle bir ithalat zaten cari açığın pençesinden kurtulamayan Türkiye’ye ekstra 1,5 milyar dolarlık bir fatura çıkaracak.
Şu işe bakın, buğday ihraç edip, borçlarını kapatma kapasitesine sahip olan tarım ülkesi Türkiye buğday ithal edecek kadar yanlış politikalarla idare ediliyor.
Türkiye’nin yıllık buğday ihtiyacı 18 milyon ton…
Buğdaya uygulanan kotalar, desteklerin azlığı, fiyat politikasındaki yanlışlıklar, maliyetlerin yüksekliği sebebiyle üretici darbe üstüne darbe yiyince yerli üretim bu ihtiyacı karşılayamaz duruma geldi.
Türkiye milli bir tarım politikasına geçiş yapar, tarım köylüsüne gerekli destekler sağlanır, atıl durumda olan tarım arazileri verimli bir şekilde kullanılırsa buğday rekoltesi en az 50 milyon ton olacaktır.
Bir düşünün, Türkiye biraz gayret ve akıllı politikalarla buğday ihtiyacının 32 milyon ton fazlasını üretip 10 milyar dolar gelir elde edebilecekken, bugün buğday sebebiyle cari açığa 1,5 milyar dolarlık daha katkı sağlamaktadır.
Bu, sadece bir üründeki kaybımız, siz bunu diğer tarım ürünlerine, sanayi, hammadde, enerji ve ithal ettiğimiz her şeye genişlettiğinizde Türkiye cari açık vermek zorunda kalan bir ülke değil, sürekli, sağlıklı bir şekilde büyüyen, göz kamaştıran bir dünya ekonomi devi haline gelecektir.
İthalatı teşvik eden politikalar, yerli üretimi tamamen bitirmektedir. Çünkü Türkiye’yi ithalata zorlayan küresel şirketlerin asıl hedefi de budur.
Başlangıçta çok cazip fiyatlarla başlayan ithalat, ülkenin yerli üretimi tamamen durunca asıl yüzünü göstermeye başlıyor. Bir anda fiyatlar katlanarak artmaya başlıyor ve küresel şirketler bu yolla ülkeleri tamamen sömürüyorlar.
Tabi Batılı ülkelerin, küresel sermayedarların Türkiye’yi sadece sömürme niyeti yok. Türkiye ve Türk milleti için düşünülen “Şark Projesi” hiçbir zaman rafa kaldırılmamıştır, sürekli taze tutulmuştur. Yani Türkiye için asıl hedef Türk milletinin ya asimile olması, ya yok edilmesi ya da bu coğrafyayı tamamen terk etmesidir.
Diyeceksiniz ki bunun buğday ithalatı ile ne alakası var? Önce mısır, sonra pamuk, pirinç, sonra da buğday… Bunlar Türkiye’nin en stratejik tarım ürünleri…
Sizce bu kadar önemli ürünlerimizde bile ithalata mahkum olmamız sizleri biraz olsun geleceğimiz noktasında düşündürmüyor mu?
Diyeceksiniz ki “Biz Hindistan’dan ithal ediyoruz, olayın Batı ile alakası ne?”
Bu soru, küreselleşmeyi, kapitalizmi ve küresel sermayedarları hiç bilmediğinizi gösteriyor.
Bugün ABD’nin ve İsrail’in arkasındaki küresel sermayedarlar için parayı nereden kazandıkları önemli değildir. Onlar bütün dünyayı pazar haline getirmeye çalışırlarken, en ucuz üretimi nerede yapacaklarının da etütlerini yapıyorlar.
Birçok İsrail kökenli, ABD’li firma bugün Çin’de, Hindistan’da, Japonya’da, Avustralya’da üretim yapmaktadır.
Siz Avustralya’dan angus, Hindistan’dan buğday, Çin’den hediyelik eşya, Japonya’dan elektronik eşya ithal eder görünürsünüz ama bunların hepsi İsrail ya da ABD kökenli olabilir, ki öyledir.
Yani yanlış tarım ve ekonomi politikalarıyla sadece para kaybetmiyoruz, her şeyimiz elimizden bir bir gidiyor.
Hindistan’dan buğday ithalatının 5 milyon ton civarında olacağı ifade ediliyor. Böyle bir ithalat zaten cari açığın pençesinden kurtulamayan Türkiye’ye ekstra 1,5 milyar dolarlık bir fatura çıkaracak.
Şu işe bakın, buğday ihraç edip, borçlarını kapatma kapasitesine sahip olan tarım ülkesi Türkiye buğday ithal edecek kadar yanlış politikalarla idare ediliyor.
Türkiye’nin yıllık buğday ihtiyacı 18 milyon ton…
Buğdaya uygulanan kotalar, desteklerin azlığı, fiyat politikasındaki yanlışlıklar, maliyetlerin yüksekliği sebebiyle üretici darbe üstüne darbe yiyince yerli üretim bu ihtiyacı karşılayamaz duruma geldi.
Türkiye milli bir tarım politikasına geçiş yapar, tarım köylüsüne gerekli destekler sağlanır, atıl durumda olan tarım arazileri verimli bir şekilde kullanılırsa buğday rekoltesi en az 50 milyon ton olacaktır.
Bir düşünün, Türkiye biraz gayret ve akıllı politikalarla buğday ihtiyacının 32 milyon ton fazlasını üretip 10 milyar dolar gelir elde edebilecekken, bugün buğday sebebiyle cari açığa 1,5 milyar dolarlık daha katkı sağlamaktadır.
Bu, sadece bir üründeki kaybımız, siz bunu diğer tarım ürünlerine, sanayi, hammadde, enerji ve ithal ettiğimiz her şeye genişlettiğinizde Türkiye cari açık vermek zorunda kalan bir ülke değil, sürekli, sağlıklı bir şekilde büyüyen, göz kamaştıran bir dünya ekonomi devi haline gelecektir.
İthalatı teşvik eden politikalar, yerli üretimi tamamen bitirmektedir. Çünkü Türkiye’yi ithalata zorlayan küresel şirketlerin asıl hedefi de budur.
Başlangıçta çok cazip fiyatlarla başlayan ithalat, ülkenin yerli üretimi tamamen durunca asıl yüzünü göstermeye başlıyor. Bir anda fiyatlar katlanarak artmaya başlıyor ve küresel şirketler bu yolla ülkeleri tamamen sömürüyorlar.
Tabi Batılı ülkelerin, küresel sermayedarların Türkiye’yi sadece sömürme niyeti yok. Türkiye ve Türk milleti için düşünülen “Şark Projesi” hiçbir zaman rafa kaldırılmamıştır, sürekli taze tutulmuştur. Yani Türkiye için asıl hedef Türk milletinin ya asimile olması, ya yok edilmesi ya da bu coğrafyayı tamamen terk etmesidir.
Diyeceksiniz ki bunun buğday ithalatı ile ne alakası var? Önce mısır, sonra pamuk, pirinç, sonra da buğday… Bunlar Türkiye’nin en stratejik tarım ürünleri…
Sizce bu kadar önemli ürünlerimizde bile ithalata mahkum olmamız sizleri biraz olsun geleceğimiz noktasında düşündürmüyor mu?
Diyeceksiniz ki “Biz Hindistan’dan ithal ediyoruz, olayın Batı ile alakası ne?”
Bu soru, küreselleşmeyi, kapitalizmi ve küresel sermayedarları hiç bilmediğinizi gösteriyor.
Bugün ABD’nin ve İsrail’in arkasındaki küresel sermayedarlar için parayı nereden kazandıkları önemli değildir. Onlar bütün dünyayı pazar haline getirmeye çalışırlarken, en ucuz üretimi nerede yapacaklarının da etütlerini yapıyorlar.
Birçok İsrail kökenli, ABD’li firma bugün Çin’de, Hindistan’da, Japonya’da, Avustralya’da üretim yapmaktadır.
Siz Avustralya’dan angus, Hindistan’dan buğday, Çin’den hediyelik eşya, Japonya’dan elektronik eşya ithal eder görünürsünüz ama bunların hepsi İsrail ya da ABD kökenli olabilir, ki öyledir.
Yani yanlış tarım ve ekonomi politikalarıyla sadece para kaybetmiyoruz, her şeyimiz elimizden bir bir gidiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025