Ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu gerçeğini, yaşadığımız son depremlerle bir kez daha görmüş olduk. Bu depremler ne ilkti, ne de son olacak. Önce Manisa'da en büyüğü 5,4 şiddetinde depremler yaşandı, ardından Ankara'da en büyüğü 4,5 şiddetinde olan depremler oldu ve son olarak Elazığ merkezli yıkıcı depremler…
Önceki gün Elazığ Sivrice merkezli deprem saat 20.55'te 6,8 şiddetinde gerçekleşti.
Yerin 6,75 km derinliğinde 40 km'lik bir fayın kırılmasıyla oluşan deprem hem yüzeye yakın olması hem uzun sürmesi sebebiyle büyük yıkımlara, can kayıplarına neden oldu.
Yazımı yazdığım sıralarda resmi olarak can kaybının 22 kişi, yaralı sayısının 1031, yıkılan binanın da 30 civarında olduğu ilan edilmişti. Yerel kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre bu rakamlar çok daha yüksek…
Bu büyük depremden sonra 300'ü aşkın artçı deprem olduğu açıklandı. Deprem, Trabzon'dan Mardin'e, Sivas'tan Hatay'a 35 ilde hissedildi. Depremin yıkıcı ve öldürücü etkisi Elazığ ve Malatya'da oldu. Deprem ayrıca Suriye'nin Irak'ın kuzeyindeki yerleşim yerlerinde de hissedildi.
Cenab-ı Hak, vefat edenlere rahmet eylesin, yakınlarına sabr-ı cemil, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar nasip eylesin. Bu tür felaketlerden de cümlemizi muhafaza eylesin.
Elazığ depremiyle ilgili İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür'ün açıklamaları önemli:
"Yer bilimciler olarak bu fay üzerinde büyük depremler olduğunu bildiğimiz için bu kadar sessiz kalmasından endişe ediyorduk. 'Bu sessizliğin nedeni gittikçe enerji ve stres biriktirmesi olabilir, günün birinde bir yerden patlak verebilir' diye endişe ediyorduk."
Prof. Dr. Görür, aynı bölgede başka bir deprem olabilir mi sorusuna da şöyle cevap veriyor:
"Sivrice Gölü'nün bulunduğu yerlerde belirli alanlarda stres atıldı. Ama bu fayın özelliği gereği Palu, Bingöl Karlıova'ya doğru veya Malatya, Adıyaman bölgesine doğru özen göstermek lazım. Buralarda stres artımı da olmuş olabilir. Tıpkı 1999 depremindeki gibi odak noktasını Yalova Gölcük gibi düşünürsek, o deprem hem Marmara'ya hem de Düzce'ye bir stres yükledi ve Eylül ayında Düzce'de deprem oldu. Dolayısıyla 1999'dan sonra bir büyük deprem yine oldu."
Uzmanlar, bu bölgede yeni depremler bekliyor; Ege Bölgesi hala beşik gibi sallanmaya devam ediyor; Marmara Bölgesi'nde ise 10 yıl içinde büyük bir depremden bahsediliyor.
Yani depremlerle yaşamaya hazır olmalıyız, depremlere hazırlıklı olmalıyız. Hem devlet olarak hazırlıklı olmalıyız hem de millet olarak… Önce devlet, sonra millet…
Anayasa'mızın "değiştirilemez" ve "değiştirilmesi bile teklif edilemez" ilk 3 maddesinin 2'incisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin "sosyal bir hukuk devleti" olduğu vurgulanmaktadır.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir devlettir.
Sosyal devlet nedir? Sosyal devlet, milletinden topladığı vergileri borçların faizlerine, yani küresel tefecilere ve rantiyeye aktaran buna rağmen 123,7 milyar TL bütçe açığı veren devlet değildir. Bilakis, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet Milli Devlet eserinde ifade ettiği gibi, "milletine aldığından çok daha fazlasını sunan devlet"tir.
Bildiğiniz gibi, 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi ve 26 Kasım 1999 Düzce depreminden sonra, depremin yaralarını sarabilmek için 1 yıllığına deprem vergisi olarak Özel İletişim Vergisi (ÖİV) devreye sokuldu.
Ondan sonra da kalıcı oldu ve o gün bugündür aralıksız olarak vatandaştan toplanıyor.
2004-2018 yılları arasında toplanan ÖİV, 60,6 milyar TL…
Mersin Milletvekili Alpay Antmen, bu paranın hangi amaçla harcandığı konusunda önce Maliye Bakanlığı'nın, ardından da İçişleri Bakanlığı'nın cevaplaması için soru önergesi verdi.
Aylardır cevap veren olmadı.
Paranın nereye gittiği meçhul…
İşsizlik fonu için toplanan paraların resmi açıklamalara göre işsizlerden çok işverenler için harcandığı bir ülkedeyiz. Sosyal devlet, halkından topladığını halkına harcamak bile değilken, halkından aldığını toplanan amaç için halkına harcamayan devlete sizce ne denir?
Mevcut kapitalist anlayışla, siyasilerimizin depreme hazır olmadıkları belli, peki, mevcut dar gelirle, açlık sınırının altında bir asgari ücretle, yoksulluk sınırının yarısı bir memur maaşıyla, borç, icra ve iflas kısırdöngüsü içinde olan bir çftçi, esnaf ve sanayici tablosuyla milletin depreme hazır olduğunu söyleyebilir miyiz? Milyonlarca işsizi daha hesaba katmadık. Onların hiçbir geliri yok.
Uzmanlar "deprem öldürmez, binalar öldürür" diyorlar.
Bizim odaklandığımız konu, deprem olup binalar yıkıldıktan sonra enkaz çalışmaları, yaraları sarma mı olmalı, yoksa bu acı tabloların oluşmaması için vatandaşların binalarını güçlendirme mi olmalı?
Yaşanan ekonomik tablo sebebiyle vatandaşların bu güçlendirmeyi yapma ihtimali yok; depremde yıkılan, hasar oluşan binalarını yeniden yapma ya da tamir etme ihtimalleri de yok.
Sosyal devlet, vatandaşlarının gelirlerini artıran, en önemli ihtiyaçlarından olan barınma sorununu da en sağlıklı bir şekilde devlet gücüyle sağlayan devlettir.
Bu manada yol haritamız, Prof. Dr. Baş'ın bugün BRICS devletlerini zirveye çıkartan Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi olmalıdır.
Kapitalizmle asla depremlere hazırlıklı olamayız.
Sayın Baş'ın Milli Devlet anlayışında, vatandaşlarını doğal afetlerde kendi başına bırakmak yoktur. Vatandaşlarının yıkılan binalarını yeniden inşa etmek sosyal bir devlet olan Milli Devlet'in görevidir. Devlet bunun için vardır.
Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayan Milli Devlet'te, emek ve üretim karşılığı ve de sahip olunan 3 katrilyon dolar yer altı kaynakları karşılığı senyorajı devreye koymak vardır.
Bu yepyeni sınırsız kaynaklarla Milli Devlet güçlüdür ve her dem vatandaşlarının yanındadır.
Binası yıkıldıktan sonra, öldükten sonra, yakınlarını kaybettikten sonra, yaralandıktan, sakat kaldıktan sonra değil; bu acı tablolar yaşanmadan önce…
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025