İfadeler ve kavramlar, kullanan kişi, kullanılan konu, zaman ve mekana göre farklı önemlere sahiptir.
"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" denir, ama bazen yapılacak olan işe, icraata kapı açtığı için, yapılacak icraatın habercisi olması hasebiyle ağızdan çıkanlar oldukça önemlidir.
Bu teorik ifadelerime tarihten ve günümüzden birçok misal verebilirim, ama çarpıcı olması bakımından ABD Başkanı'nın bildiğiniz incilerinden birini nakledelim. Hatırlarsanız Irak Savaşı için "Crusade" ifadesini kullanmıştı. Anlamı, "Haçlı Seferi".
Diyeceksiniz ki, "Sonradan 'pardon' dedi". Ben de derim ki "Konuşma metinleri birçok danışman tarafından hazırlanan, iyice ölçülüp biçilen, her bir kelimesi tek tek kontrolden geçen bir idarecinin bilmeden, yanlışlıkla böyle bir ifade kullanma ihtimali yoktur."
Şimdi gelelim asıl meselemize. Gündeme bir anda düşen Sayın Başbakan'ın şu meşhur ifadelerine.
Daha önceki açıklamalarında "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur" diyen Sayın Başbakan bir anda ne oluverdi ki "Kürt sorunu vardır" demeye başlamıştı.
Bu sadece basit bir ifade mi, yoksa belli bir sürece ve maalesef bize ait olmayan bir sürece bir kapı aralamak mıydı?
Bunun ne manaya geldiğini BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey net bir şekilde ortaya koydu:
"Sayın Başbakanımızın 'Kürt sorunu vardır' şeklindeki beyanı, bugüne kadar devlet ağzından resmi olarak ayrılıkçı bir hareketin mevcudiyetini kabul etmek manasına gelir."
Devamında ise Sayın Baş, "Bunun manası, Lozan açık olarak delinmiştir" gerçeğini ifade etmiştir.
Lozan'da Türkiye'yi oluşturan unsurlar Mustafa Kemal Atatürk'ün ve aziz dedelerimizin Batılı güçlerin oyunlarını fark eden öngörüsüyle iki sınıf olarak belirlenmiştir: Bu aziz millet ve gayrimüslim olarak kabul edilen azınlıklar.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak... herkes "Türklük" şemsiyesi altında bir beraber olmuştur, kardeş olmuştur. Burada ifade edilen Türklük ırkçılık anlamında değil, birlik ve beraberliğin sembolüdür.
Osmanlı'nın son dönemlerinde oynanan oyun, Arap dünyasını ajanlar vesilesiyle Osmanlı'dan ayırmak ve bu coğrafyayı emperyalist güçlerin pençesinden koruyan Türk milletini zayıf düşürmekti ve bunu başardılar.
İkinci aşama ise Sevr ile birlikte, Türk milletinin elinde kalan son toprak parçasını da ele geçirmekti. Bunun içinse yine ajanları kullanarak Güneydoğumuzda Kürdistan, Doğu Anadolu'da Ermenistan, Doğu Karadeniz'de ise Pontus projelerini önümüze koydular. Hedef bu aziz milleti tamamen lokma haline getirmekti.
Fakat bu milletimiz, Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i... bu oyuna gelmedi ve topyekün "hayır" dedi. Neticede bu oyunlara kurtuluş mücadelesi tokat gibi cevap oldu.
82 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, pratik olarak değerlendirirsek, Türk'ü de, Laz'ı da, Çerkez'i de, Boşnak'ı da... ülkemizin idaresinde önemli görevler almıştır. Örneğin İsmet İnönü, Turgut Özal gibi bu ülkeye Cumhurbaşkanlığı yapmış, Doğan Güreş gibi Genelkurmay Başkanlığı yapmış, yani bu ülkenin siyasetinde ve de güvenliğinde en önünde olmuş liderler Güneydoğu'dan çıkmıştır.
Yine aynı şekilde Karadeniz'den, İç Anadolu'dan, Akdeniz'den, Ege'den, Doğu Anadolu'dan ülke siyasetinde, güvenliğinde, ekonomisinde birçok etkin isimler bu ülkeye hizmet vermişlerdir.
Ortada sorun vardır, fakat bu sorun "Kürt sorunu" değildir. Hangi niyetle söylendiğini bilemeyiz ama doğuracağı sonuç tamamen aleyhimizedir, Lozan'ı delmektedir. Üzerimizde yıllarca, hatta asırlarca hesapları olan ecnebilere büyük bir koz verilmiştir, hem de en yetkili ağızdan.
Ortada sorun vardır dedik, peki nedir bu sorun, yada sorunlar?
Ülkemizin terör sorunu vardır. Başka, ekonomi sorunu, iç ve dış siyaset sorunu vardır. Her şeyden önemli, ülkemizi ve milletimizi doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle bir beraber tutacak, kenetleştirecek, bizi bulunduğumuz coğrafyada ve de dünyada hakim güç kılacak lider eksikliği sorunu vardır.
Ortada bütün problemlerin çözümü de var, ama bunun için ülkemizin ve milletimizin yararına kazanılmış bir bakış açısı gerekiyor.
Bu bakış açısına sahip olmadığımız müddetçe yanımızdaki hazinenin farkına varmamız mümkün değil.
"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" denir, ama bazen yapılacak olan işe, icraata kapı açtığı için, yapılacak icraatın habercisi olması hasebiyle ağızdan çıkanlar oldukça önemlidir.
Bu teorik ifadelerime tarihten ve günümüzden birçok misal verebilirim, ama çarpıcı olması bakımından ABD Başkanı'nın bildiğiniz incilerinden birini nakledelim. Hatırlarsanız Irak Savaşı için "Crusade" ifadesini kullanmıştı. Anlamı, "Haçlı Seferi".
Diyeceksiniz ki, "Sonradan 'pardon' dedi". Ben de derim ki "Konuşma metinleri birçok danışman tarafından hazırlanan, iyice ölçülüp biçilen, her bir kelimesi tek tek kontrolden geçen bir idarecinin bilmeden, yanlışlıkla böyle bir ifade kullanma ihtimali yoktur."
Şimdi gelelim asıl meselemize. Gündeme bir anda düşen Sayın Başbakan'ın şu meşhur ifadelerine.
Daha önceki açıklamalarında "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur" diyen Sayın Başbakan bir anda ne oluverdi ki "Kürt sorunu vardır" demeye başlamıştı.
Bu sadece basit bir ifade mi, yoksa belli bir sürece ve maalesef bize ait olmayan bir sürece bir kapı aralamak mıydı?
Bunun ne manaya geldiğini BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey net bir şekilde ortaya koydu:
"Sayın Başbakanımızın 'Kürt sorunu vardır' şeklindeki beyanı, bugüne kadar devlet ağzından resmi olarak ayrılıkçı bir hareketin mevcudiyetini kabul etmek manasına gelir."
Devamında ise Sayın Baş, "Bunun manası, Lozan açık olarak delinmiştir" gerçeğini ifade etmiştir.
Lozan'da Türkiye'yi oluşturan unsurlar Mustafa Kemal Atatürk'ün ve aziz dedelerimizin Batılı güçlerin oyunlarını fark eden öngörüsüyle iki sınıf olarak belirlenmiştir: Bu aziz millet ve gayrimüslim olarak kabul edilen azınlıklar.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak... herkes "Türklük" şemsiyesi altında bir beraber olmuştur, kardeş olmuştur. Burada ifade edilen Türklük ırkçılık anlamında değil, birlik ve beraberliğin sembolüdür.
Osmanlı'nın son dönemlerinde oynanan oyun, Arap dünyasını ajanlar vesilesiyle Osmanlı'dan ayırmak ve bu coğrafyayı emperyalist güçlerin pençesinden koruyan Türk milletini zayıf düşürmekti ve bunu başardılar.
İkinci aşama ise Sevr ile birlikte, Türk milletinin elinde kalan son toprak parçasını da ele geçirmekti. Bunun içinse yine ajanları kullanarak Güneydoğumuzda Kürdistan, Doğu Anadolu'da Ermenistan, Doğu Karadeniz'de ise Pontus projelerini önümüze koydular. Hedef bu aziz milleti tamamen lokma haline getirmekti.
Fakat bu milletimiz, Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i... bu oyuna gelmedi ve topyekün "hayır" dedi. Neticede bu oyunlara kurtuluş mücadelesi tokat gibi cevap oldu.
82 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, pratik olarak değerlendirirsek, Türk'ü de, Laz'ı da, Çerkez'i de, Boşnak'ı da... ülkemizin idaresinde önemli görevler almıştır. Örneğin İsmet İnönü, Turgut Özal gibi bu ülkeye Cumhurbaşkanlığı yapmış, Doğan Güreş gibi Genelkurmay Başkanlığı yapmış, yani bu ülkenin siyasetinde ve de güvenliğinde en önünde olmuş liderler Güneydoğu'dan çıkmıştır.
Yine aynı şekilde Karadeniz'den, İç Anadolu'dan, Akdeniz'den, Ege'den, Doğu Anadolu'dan ülke siyasetinde, güvenliğinde, ekonomisinde birçok etkin isimler bu ülkeye hizmet vermişlerdir.
Ortada sorun vardır, fakat bu sorun "Kürt sorunu" değildir. Hangi niyetle söylendiğini bilemeyiz ama doğuracağı sonuç tamamen aleyhimizedir, Lozan'ı delmektedir. Üzerimizde yıllarca, hatta asırlarca hesapları olan ecnebilere büyük bir koz verilmiştir, hem de en yetkili ağızdan.
Ortada sorun vardır dedik, peki nedir bu sorun, yada sorunlar?
Ülkemizin terör sorunu vardır. Başka, ekonomi sorunu, iç ve dış siyaset sorunu vardır. Her şeyden önemli, ülkemizi ve milletimizi doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle bir beraber tutacak, kenetleştirecek, bizi bulunduğumuz coğrafyada ve de dünyada hakim güç kılacak lider eksikliği sorunu vardır.
Ortada bütün problemlerin çözümü de var, ama bunun için ülkemizin ve milletimizin yararına kazanılmış bir bakış açısı gerekiyor.
Bu bakış açısına sahip olmadığımız müddetçe yanımızdaki hazinenin farkına varmamız mümkün değil.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024