Hamd, O'ndan (c.c) gelen her şeyi 'hoş geldin' diyerek karşılayıp, teslim olmak, kabul etmek olsa gerek.
Çünkü O'ndan geldik ve mutlak netice O'na dönüştür. İşte aradaki o kısacık zaman dilimine 'dünya hayatı' diyoruz, 'imtihan dünyası' diyoruz.
İşte bu hayatta hepimizin bilerek veya bilmeyerek yaptığımız yanlışlar, hatalar var. Bunun ötesinde işin bir de direk imtihana tutulmak boyutu var.
"Ant olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!
Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, "Doğrusu biz Allah'a aitiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz" derler.
İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır." (Bakara 155-156-157)
İşte kullukta doruk noktaya çıkmanın formülü. Başta da dediğim gibi, 'O'ndan mı geldi? O zaman hoş geldi, sefalar getirdi.'
Tabi bu doruklara çıkmak için birçok basamak vardır. Bunlardan ikisi de dua ve istiğfardır (af dileme).
Dua ve istiğfar tek yumurta ikizi gibidir. Çünkü dua denince benim ilk aklıma gelen tövbedir. Affımı isterim Yüce Yaratandan.
Öyle ya! Affedilmişler sınıfına girdin mi, tertemiz oluyorsun, Allah'ın, Resulüllah'ın, Ehl-i Beyt'in dostu, sevgilisi oluyorsun.
Dost, dostun isteğini geri çevirir mi? Çevirmez. Kimi sağlık ister, kimi huzur ister, kimi hayırlı evlat ister, kimi bereketli ve helal kazanç ister. Kimi, cenneti ister. Kimi ise bana, seni gerek seni, der, başka bir şey istemez.
İşte dost oldun mu, bir adım attın mı, O kapıyı çaldın mı illaki, 'kim, o' denilir. İşte o zaman iste isteyebildiğin zaman.
Tertemiz olarak O kapıyı çalmak
O kapıyı günah kirlerinden arınmış olarak çalmak artı bir adım olsa gerek. Arınmak içinde O kapıda olmak şart.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam şöyle der; "Tövbe arınma kapısıdır. Bu kapıdan giren kul, Hakk'ın yüceliğini itiraf eder. Başka bir kapı ve sahibinin olmadığını itiraf eder.
Zaten insan, beşer olduğunu ikrar edebildiği nispette Cenab-ı Hakk'ın ulûhiyetini, kudret ve azametini ikrar eder. Bu manada tövbe, kulun günahını itiraf etmesi yanı sıra Hakk'ın yüceliğini itiraf etmesi manasını taşır…
Tövbe aynı zamanda bir iddiadır
"Tövbe aynı zamanda bir iddiadır. Kulun gafletten kurtulacağına, günahlara dalmayacağına dair Rabbi'ne verdiği sözdür. Bu sebeple bu iddianın salih amel ve takva ile neticelenmesi için insan her şeyiyle tövbesinde ısrarlı olmalı, samimiyetini ortaya koymalıdır ki kalbi bereketlensin, ibadetlerin zevkini tadabilsin. Aksi takdirde arkası gelmeyen tövbe kalbin feyzini kurutur, kulluğun zevkini keser, gönlü çoraklaştırır." (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam'da Zikir sh:239-242)
Başka kapı yok
"Kul hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik, ne de bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a (c.c) dargınlık çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır.
Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celb edecek samimi ve ihlâslı gayretlerle çalmalıdır.
Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini keser." (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Hz. Mevlana sh:275)
Dua
Hz. İbrahim'in şu duası: "O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, beni yediren ve içirendir. Hastalandığımda da bana şifayı O verir. O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır. O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihlerin arasına kat!" ( Şuara, 78-83)
Hz. Eyüp'ün (as) duası; 'Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen merhametlilerin en merhametlisisin. (Enbiya, 21/83)
"Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır." (Bakara 201)
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v); Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider ve şifa ver. Şifayı veren ancak Sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle şifa ver ki hiç hastalık izi kalmasın. (Müslim, Selâm, 47)
"Allah'ım! Kendi, kendime yapmaya söz verip de yapamadıklarım için beni bağışla. Allah'ın! Sana dilimle yaklaştığım ancak kalbimin muhalefet ettiği şeyler için beni bağışla.
Allah'ım! Benim için bakışların işaretlerini, sözlerin düşüklüğünü, kalbin şehvetlerini ve dilin sürçmelerini bağışla…" (İmam Ali, Nehcü'l Belağa sh:77)
En doğruyu bilen Sensin ya Rabbi. Sen, affedicisin, kerimsin, affetmeyi, seversin. Bizi affet. (amin)
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025