Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde "kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır" doğru bakış açısıyla baktığı için, bugüne kadar "çözülemez" denilen problemler bir anda çözüme kavuşabilmektedir.
Temel yanlışsa, onun üzerine ne kadar güçlü bina kurmaya çalışırsanız çalışın, o bina çökmeye mahkumdur.
Kapitalizm, "kaynaklar sınırlıdır" görüşünü esas aldığı için doğal olarak sömürü sistemini getirmiştir. Çünkü bu mantık, "kaynaklar sınırlıysa, o halde o kaynaklar benim olmalıdır" çarpık görüşünü de beraberinde getirmektedir.
Kapitalizmin temel prensibi olan "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" anlayışı, bugün dünyada yaşanan bütün ekonomik ve hatta siyasi sıkıntıların temelidir.
Bu anlayış, kaynakların belli ellerde toplanmasına, tekelleşmeye neden olmuştur.
Gelir dağılımında büyük uçurumlar gündeme gelmiştir. Dünyada yaşanan açlık ve sefaletin temel nedeni bu anlayıştır.
Bu anlayış, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanamayağı inancıyla insanların doğal taleplerine sınırlama getirmeyi bir zorunluluk kabul etmiştir.
Fazla paraya sahip olmak bir noktadan sonra talebi etkilemeyecektir, ihtiyacı olan da parası olmadığı için talep edememektedir, bu da üretilen mamüllerin pazar bulamaması demektir. Bu açıdan bakıldığında, talebi kısıtlayan Kapitalizm her ne kadar kendisini "üretim odaklı" olarak da tanımlasa, üretime de darbe vuran bir sistemdir.
Zira pazarın olmadığı yerde üretim ne işe yaracak?
Mortgage krizinde bunu pratik olarak gördük.
Kapitalizm, kaynakların belirli ellerde toplanması için faiz sistemini baş tacı etmiştir.
Yani Kapitalizm, üretene değil, parayı elinde bulundurana hizmet eder. Dünyada parayı elinde bulunduranlar da, ülkelerin merkez bankalarına sahip olarak bu parayı piyasaya sürenler de, tüm dünya insanlığını, ülkeleri kendilerine faizli borçla bağımlı kılan iradeler de bellidir. Dünya emek ortaya koyar üretir, alınteri döker, onlar ise oturdukları yerden dünyaya hükmederler, insanlığın sırtına bir asalak gibi binerek onları sömürürler.
İşte Milli Ekonomi Modeli, "kaynaklar sınırsızdır, ihtiyaçlar sınırlıdır" diyerek bütün bu küresel sömürü oyununu devre dışı bırakmaktadır.
Güneş, dünya var olduğu müddetçe aydınlatacak ve ısıtacaktır, rüzgar esecektir, deniz dalgalanacaktır, tarlalar ekildikçe ürün verecektir? Durum buyken kaynaklar nasıl sınırlı olabilir?
Bir insan bir tavuk yedi, iki yedi, hadi diyelim 5 tavuk yedi, 10 tavuk yiyebilir mi; bir koyun yedi, 10 koyun yiyebilir mi? İhtiyaçlar nasıl sınırsız olabilir?
Bir de olaya inancımız açısından bakalım. Dünyadaki tüm kaynakların sahibi kim? Elbette ki hepsini yoktan var eden Cenab-ı Hak?
Tüm kaynakların Sahibi Cenab-ı Hak, ezeli ve ebediyken, sonsuzken, "ol" dediği zaman canlı cansız her şey bir anda oluveriyorken, nasıl kaynaklar sınırlı olabilir?
"Kaynaklar sınırlıdır" yanlış rotasından, "Tanrının eli fakirdir" batıl inancına sahip Haçlı Batı'nın gitmesini anlarız da, "Her doğan çocuk kendi rızkıyla doğar", "Allah'ın nimetlerini saymakla bitiremesiniz" ayetlerine iman etmekle mükellef İslam dünyasının gitmesini nasıl izah ediyorunuz?
İşte Prof. Dr. Haydar Baş, herkesin bir sel gibi gittiği bu yanlışa dur diyor.
Peki, "kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlı" bakış açısına sahip olursak ne olur?
Kaynak kavgasına gerek kalmaz.
Kaynakların adil paylaşımı sağlanır.
Tekelleşme ve sömürü son bulur.
Herkes ihtiyaç duyduğu ürüne rahatlıkla ulaşabilir.
Üretim bir anlam kazanır, pazar problemi ortadan kalkar.
İşsizlik, borçlanma, enflasyon, deflasyon, stagflasyon gibi problemler tarih olur.
Ülkelerde de, dünyada da barış hakim olur.
Dünya daha yaşanabilir bir mekan haline döner.
Böyle eşsiz bir modelden bugün çok farklı etnik kökenlere, çok farklı inançlara sahip dünyanın yarı nüfusu, 4 milyar insan istifade ediyor ama maalesef modelin içinden çıktığı Müslüman Türk milleti görmezden ve duymazdan geliyor.
Medeniyetimizin ve inancımızın ürünü olan bu eşsiz modele sırt dönmemiz sizce hangi gerçeklere sırt döndüğümüz anlamına geldiğini hiç düşünmüyor muyuz?
Temel yanlışsa, onun üzerine ne kadar güçlü bina kurmaya çalışırsanız çalışın, o bina çökmeye mahkumdur.
Kapitalizm, "kaynaklar sınırlıdır" görüşünü esas aldığı için doğal olarak sömürü sistemini getirmiştir. Çünkü bu mantık, "kaynaklar sınırlıysa, o halde o kaynaklar benim olmalıdır" çarpık görüşünü de beraberinde getirmektedir.
Kapitalizmin temel prensibi olan "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" anlayışı, bugün dünyada yaşanan bütün ekonomik ve hatta siyasi sıkıntıların temelidir.
Bu anlayış, kaynakların belli ellerde toplanmasına, tekelleşmeye neden olmuştur.
Gelir dağılımında büyük uçurumlar gündeme gelmiştir. Dünyada yaşanan açlık ve sefaletin temel nedeni bu anlayıştır.
Bu anlayış, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanamayağı inancıyla insanların doğal taleplerine sınırlama getirmeyi bir zorunluluk kabul etmiştir.
Fazla paraya sahip olmak bir noktadan sonra talebi etkilemeyecektir, ihtiyacı olan da parası olmadığı için talep edememektedir, bu da üretilen mamüllerin pazar bulamaması demektir. Bu açıdan bakıldığında, talebi kısıtlayan Kapitalizm her ne kadar kendisini "üretim odaklı" olarak da tanımlasa, üretime de darbe vuran bir sistemdir.
Zira pazarın olmadığı yerde üretim ne işe yaracak?
Mortgage krizinde bunu pratik olarak gördük.
Kapitalizm, kaynakların belirli ellerde toplanması için faiz sistemini baş tacı etmiştir.
Yani Kapitalizm, üretene değil, parayı elinde bulundurana hizmet eder. Dünyada parayı elinde bulunduranlar da, ülkelerin merkez bankalarına sahip olarak bu parayı piyasaya sürenler de, tüm dünya insanlığını, ülkeleri kendilerine faizli borçla bağımlı kılan iradeler de bellidir. Dünya emek ortaya koyar üretir, alınteri döker, onlar ise oturdukları yerden dünyaya hükmederler, insanlığın sırtına bir asalak gibi binerek onları sömürürler.
İşte Milli Ekonomi Modeli, "kaynaklar sınırsızdır, ihtiyaçlar sınırlıdır" diyerek bütün bu küresel sömürü oyununu devre dışı bırakmaktadır.
Güneş, dünya var olduğu müddetçe aydınlatacak ve ısıtacaktır, rüzgar esecektir, deniz dalgalanacaktır, tarlalar ekildikçe ürün verecektir? Durum buyken kaynaklar nasıl sınırlı olabilir?
Bir insan bir tavuk yedi, iki yedi, hadi diyelim 5 tavuk yedi, 10 tavuk yiyebilir mi; bir koyun yedi, 10 koyun yiyebilir mi? İhtiyaçlar nasıl sınırsız olabilir?
Bir de olaya inancımız açısından bakalım. Dünyadaki tüm kaynakların sahibi kim? Elbette ki hepsini yoktan var eden Cenab-ı Hak?
Tüm kaynakların Sahibi Cenab-ı Hak, ezeli ve ebediyken, sonsuzken, "ol" dediği zaman canlı cansız her şey bir anda oluveriyorken, nasıl kaynaklar sınırlı olabilir?
"Kaynaklar sınırlıdır" yanlış rotasından, "Tanrının eli fakirdir" batıl inancına sahip Haçlı Batı'nın gitmesini anlarız da, "Her doğan çocuk kendi rızkıyla doğar", "Allah'ın nimetlerini saymakla bitiremesiniz" ayetlerine iman etmekle mükellef İslam dünyasının gitmesini nasıl izah ediyorunuz?
İşte Prof. Dr. Haydar Baş, herkesin bir sel gibi gittiği bu yanlışa dur diyor.
Peki, "kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlı" bakış açısına sahip olursak ne olur?
Kaynak kavgasına gerek kalmaz.
Kaynakların adil paylaşımı sağlanır.
Tekelleşme ve sömürü son bulur.
Herkes ihtiyaç duyduğu ürüne rahatlıkla ulaşabilir.
Üretim bir anlam kazanır, pazar problemi ortadan kalkar.
İşsizlik, borçlanma, enflasyon, deflasyon, stagflasyon gibi problemler tarih olur.
Ülkelerde de, dünyada da barış hakim olur.
Dünya daha yaşanabilir bir mekan haline döner.
Böyle eşsiz bir modelden bugün çok farklı etnik kökenlere, çok farklı inançlara sahip dünyanın yarı nüfusu, 4 milyar insan istifade ediyor ama maalesef modelin içinden çıktığı Müslüman Türk milleti görmezden ve duymazdan geliyor.
Medeniyetimizin ve inancımızın ürünü olan bu eşsiz modele sırt dönmemiz sizce hangi gerçeklere sırt döndüğümüz anlamına geldiğini hiç düşünmüyor muyuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Politika faizi %46: Enflasyon %35 olabilir mi? / 04.07.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Politika faizi %46: Enflasyon %35 olabilir mi? / 04.07.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025