Manşetle gelen manşetle gider

Basın ve medyanın okyanus ötesinden yönlendirmeli olduğunu artık bilmeyenimiz yok.Başbakan Erdoğan bile nasıl iktidar olduğunu bir an unutarak "Unutmayın, manşetle gelen, manşetle gider. Sabah rüzgarıyla gelen akşam rüzgarıyla gider" diyerek bu gerçeği bir şekilde ifade etti.Başbakan'ın rahatsızlığı, AKP'yi bugünlere taşıyan manşetlerin ve okyanus ötesi rüzgarlarının bir anda yön değiştirmesi.Başbakan'ın bu söylediğinde ciddi bir haklılık payı var, çünkü yaşadığını anlatıyor.Dün kendilerini manşetle getirenler bugün manşetlere Gandi kemal'i alıyorlar, dün okyanus ötesinden rüzgar estirenler bugün rüzgarını Gandi Kemal'e estiriyorlar.Başbakan kendi halini anlatıyor.Özetle "manşetle geldim, şimdi de manşetle gidiyorum; sabah rüzgarıyla geldim, akşam rüzgarıyla gidiyorum" diyor.Manşetlerle rüzgarlarla iktidar koltuğuna oturmak kolaydır, ama genellikle sonuç pek hayırlı olmaz.Manşetle, rüzgarla başa getirenler bunu babasının hayrına yapmıyor, elbette ki bir çıkarı var. Bu, Başbakan için böyleydi, Kılıçdaroğlu için de böyle hesaplanıyor.Başbakan Erdoğan ve AKP kadrosu 2002'den bu yana uyguladıkları tavizkar politikalarla kimlerin rüzgarıyla iktidara geldiğini ortaya koydu.Bu rüzgar Başbakan'ın bahsettiği gibi asla milletin rüzgarı değildi.Çünkü AKP'nin 8 yıllık iktidarında millete ait olan bütün değerler, servet hep yabancılara peşkeş çekildi.Okyanus ötesinin desteğiyle ve talimatıyla hareket eden medya ve basının şişirmesiyle, okyanus ötesinin rüzgarıyla iktidara gelen, kim olursa olsun, AKP'nin yaptığından daha farklısını ortaya koymayacaktır.İster ulusalcı görünümlü olsun, ister dindar ya da milliyetçi, hiç fark etmez, yine taviz üstüne taviz verecektir.Kimin gerçekten milletin rüzgarıyla geldiğini öğrenmek istiyorsanız her türlü faaliyete, hizmete ve projeye rağmen bir türlü gündem edilmeyenlere bakın.Günlerdir Kılıçdaroğlu'nun gömleği de dahil hemen hemen her şeyini gündeme getiren medya ve basının bu siyasilerimizden hiç bahsetmediğini göreceksiniz ve de görüyorsunuz.CHP Kongresinin yapıldığı gün, geçtiğimiz Pazar günü, Ankara'nın göbeğinde muhteşem bir kongre daha vardı: Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) 4. Olağan Büyük Kongresi?Türkiye'nin her ilinden, her ilçesinden tam 1145 delege oy kullandı ve Prof. Dr. Haydar Baş'ı genel başkan seçti.BTP, Türkiye'nin her köşesinde teşkilatlarını mükemmel bir şekilde kurmuş bir parti ve teşkilatları bu kadar yaygın olan birkaç parti var. Böyle organizeli ve muhteşem bir kongrenin, en azından Kılıçdaroğlu'nun gömleği kadar bile gündeme getirilmemesi, Bağımsız Türkiye Partisi'nin sadece milletin rüzgarıyla geldiğinin en büyük ispatıdır.Ve kalıcı olan da bu rüzgardır.BTP bu konuma her türlü karartmaya rağmen adım adım gelmiştir, sürekli güçlenmiştir ve bugün Prof. Dr. Haydar Baş'ın da Kongre'de ifade ettiği gibi iktidar yarışında yerini almıştır.BTP'yi diğerlerinden ayıran en önemli özellikler ise lideridir, modelidir, kadrosudur.Diğerlerinde model yoktur, lider manşetle, rüzgarla gelmiştir, kadro ise toplamadır.BTP'de ise hepsi mükemmeldir ve gerçekten millidir, millet içindir, millete aittir.