Türkiye'de basın özgürlüğü yok

Türkiye'de basın özgürlüğü ya da ifade özgürlüğü var mı?AKP hükümetine göre Türkiye'de basın özgürlüğü var ve hatta bu konuda İçişleri Bakanı Beşir Atalay oldukça iddialı. Ona göre Türkiye basın özgürlüğü konusunda dünyanın en ileri ülkelerinden birisi?Fakat AKP hükümetinin bir dediğini iki etmediği stratejik müttefik ABD'nin çiçeği burnunda yeni büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone'ye göre Türkiye'de basın özgürlüğü yok. Hepinizin malumu Ricciardone, Odatv yöneticileri gözaltına alındığı zaman, "Bir yanda özgür basın deniyor ama bir yanda gazeteciler gözaltına alınıyor, biz bunu anlamıyoruz" demişti.Tabii hükümet kanadından bu eleştiriye tepkiler yükselmişti ama ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley Ankara Büyükelçisi'nin sözünün arkasında durunca Ankara'dan sesler bir anda ortadan kayboldu.Hükümetin basın özgürlüğünden neyi anladığını anlamak zor, Büyükelçinin yaptığı açıklamayı ise içişlerine müdahale olarak değerlendirerek tepki göstermelerini anlamak da zor. Doğru, bu içişlerine bir müdahaledir ama ABD bunu Türkiye'de ilk defa yapmıyor ki.Daha önce çok daha stratejik konularda ve konumlarda ABD'li yetkililer, hatta AB'li yetkililer içişlerimize müdahale etmişti ama AKP hükümetinin son olayda gösterdiği tepkiyi maalesef öncekilerinde göremedik.Örneğin ABD Başkanı Obama ilk yurtdışı seyahatini Türkiye'ye yaptığında TBMM'de bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmada Obama Türkiye'ye, Türk milletine demediğini bırakmamıştı. İçişlerimize direkt olarak müdahale eden onlarca konuya değinmişti. Bakan ve milletvekillerimizin bırakın tepki göstermesini, ayakta alkışladıklarına şahit olduk.Yine ABD'nin eski büyükelçisi Edelman, Patrikhane ile ilgili resepsiyon tertip etmiş, dağıttığı davetiyelerde Patrik'ten "Ekümenik" olarak bahsetmiş, İstanbul ise Yeni Roma'nın başkenti Constantinopolis olarak ifade edilmişti.İçişlerimize bu açık müdahaleye siyasilerimizden yine bir tepki göremedik.Hatırlarsanız, 1 Mart tezkeresi çıkmadığı zaman da ABD Türk siyasilere demediğini bırakmamıştı. Hatta öyle baskı kurdu ki Meclis'ten geçmemesine rağmen tezkerenin birçok maddesi AKP hükümetinin izniyle yerine getirildi. ABD'li yetkililer 1 Mart tezkeresinin reddinden çok gocunmuş olacaklar ki, o dönemlerde "Türkiye için bu kadara demokrasi fazla oldu" diyorlardı. "Nasıl bir demokrasi ki bizim tezkeremizi reddettiler" anlamında? İşte ABD demokrasisi?Yine yıllar önce AP eski Başkanı Barroso Türkiye gelmişti ve Diyarbakır'a geçerken "Ben şimdi Kürdistan'a gidiyorum" demişti. Bu içişleri müdahalesinde de AKP hükümetinin pek tepkisi olmamıştı. Yani anlayacağınız AKP hükümeti gerek ABD gerekse AB'li yetkililerin Türkiye'nin içişlerine müdahale etmesinden rahatsız değil, rahatsız oldukları temel konu AKP'nin içişlerine müdahale etmeleri?Basın özgürlüğü konusuna dönecek olursak, siyasilere yandaş olan medyanın her geçen gün arttığı ve güçlendiği, hükümeti eleştiren medyanın ise gittikçe kısıtlandığı bir ülkede basın özgürlüğünden bahsedilemez.Yine TV kanallarında geçici yayın yasağı koyma yetkisinin Başbakan'a verildiği bir ortamda özgür bir basından asla söz edilemez. Basın ve ifade özgürlüğü gibi demokrasinin temel taşı olan konular siyasilerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemlidir.