"Geçmiş geleceğe, suyun suya benzediği gibi benzer." Bu söz, İbn Haldun'a ait. Demek ki, geçmişi ne kadar iyi bilirsek, geleceği de o kadar iyi görebiliriz. Geçmişi iyi idrak etmiş, geçmiş hatalardan doğru dersler çıkarmış milletler, kolay kolay faka basmazlar. Zaten tecrübe de bu demektir. Yani hatalardan ders almak ve o hataları bir daha işlememektir.
Bugün ülkeyi yönetenler, geçmişten ders alıyorlar mı? Ne gezer. Eğer ders alsaydılar, borç için kapı kapı dolaşırlar mıydı? Koca Osmanlı Devletini batıran dış borç değil miydi? İttihat ve Terakki'nin meşhur maliyecisi Caviz Bey, "Devlet borçlandırılmadıkça kalkınmaz" diyordu. Bu anlayıştan hareket edilerek Osmanlı Devleti alabildiğine borçlandırıldı, ama sonuç, kalkınma değil, batış oldu. Onun için bazı ekonomistler, Osmanlı'nın ilk borçlandırıldığı tarihi, "ekonomik intihar tarihi" olarak nitelendiriyorlar. Böylesine büyük ve acı bir tecrübeyi yaşamış bir milletin torunları, bugün aynı hatayı nasıl işlerler? Buna akıl erdirmek mümkün değil. Bir delikten bir kere değil, çok kere ısırılmak, akıllı insanların yapacağı iş midir?
Gerektiğinde fertler ve devletler borçlanabilirler. Bu hayatın gerçeklerindendir. Borçlanmayı kökünden reddetmek, ekonomik mantığa aykırıdır. Gerektiğinde borçlanılabilir, ama nasıl? Aldığınız borçla yatırım yapar ve yaptığınız yatırımla borçlarınızın taksitlerine ödeyebilirseniz, istediğiniz kadar borçlanabilirsiniz. bunda herhangi bir mahzur yoktur. Böyle değilde, borçala cari harcamaları karşılarsanız, batmanız mukaddes olur. Alacaklılar, resmen ekonominize el koyarlar, Düyun-u Umumiye'de olduğu gibi...
Nitekim IMF'nin bu yönde çalışmalar başlattığı bilinmektedir. Yani IMF, borçlu ülkelerin iflası için bir program hazırlıyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), IMF'nin bu çalışmasına karşı çıkıyor. Diyor ki: "Bu konuda uluslararası mahkeme kurmak veya ayrıntılı iflas usulleri oluşturmak gerekmez. Devletlerin dış borçlarını askıya alma kararı, bu amaçla kurulacak bağımsız bir onay mercii tarafından sonuçlandırılmalıdır. Bu görev IMF'ye verilmemelidir. Çünkü IMF bizzat alacaklı konumdadır." UNCTAD, borçlu ülke ile IMF'nin birlikte muhakeme edilmesini istiyor. IMF ise buna yanaşmıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken, International Financial Dergisi, Türkiye'ye "En iyi şartlarda borçlanan ülke ödülü" veriyordu. Gerçekten Türkiye, en iyi şartlarda mı borçlanıyor? Hayır, bunun tam tersi doğrudur. Yani Türkiye, en kötü şartlarda borçlanan bir ülkedir. Öyleyse bu ödül, neyin nesi? Söylemeye dilim varmıyor, ama söylemek zorundayım. Türkiye bu ödülle alaya alınmıştır. Alaya alındığının bir delili, ödülün Türk yetkililerine ünlü İngiliz komedyene Rory Bremmer tarafından takdim edilmesidir.
Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Bize göre bu sorunun cevabı hazır. Geçmişte olduğu gibi yine millî bir duruşla bu işlerin üstesinden gelmemiz mümkün. Başkalarına sorarsanız, size "ölümlerden ölüm beğen" derler. isterseniz, bunlardan birisinin Türkiye'ye ne tavsiye ettiğini nakledelim. Ünlü Amerikan Ekonomi Dergisi Forbes'in sahibi muhafazakâr politikacı Steve Forbes derginin başyazısında şöyle diyor: "IMF politikaları Arjantin'i yıkıma götürdü. Şimdi sıra Türkiye'ye geldi. Kurtuluş için Türkiye kesinlikle dolara geçmeyi düşünmeli. Para birimi olarak Amerikan Doları'nı kullanmayı seçen Orta Amerika ülkeleri Ekvador ve El Salvador başarı ile kalkınmalarını sürdürüyor."
Forbes, açıkça Amerikan ekonomisinin bir şubesi olursanız, ekonomik bağımızılğınızı devrederseniz, kurtulursunuz, aksi halde IMF sizi batıracak diyor. Peki ama, IMF ve Dünya Bankası'nın yüzde 51'i ABD'nin değil mi? Madem ki, ABD, Türkiye'nin batmasını istemiyor, niye IMF'ye müdahale etmiyor? Bu soruların cevabı yok. Küreselleşmeciler, Forbes'in bu esaret teklifini, onun gibi kurtuluş olarak görebilirler, görüyorlar da. Fakat Türk milleti asla böyle bir esarete razı olamaz. Olmadığını da her yerde ve her zaman ortaya koymuştur. bugün de, aynı millî duruşu göstereceğine inancımız tamdır.
Bugün ülkeyi yönetenler, geçmişten ders alıyorlar mı? Ne gezer. Eğer ders alsaydılar, borç için kapı kapı dolaşırlar mıydı? Koca Osmanlı Devletini batıran dış borç değil miydi? İttihat ve Terakki'nin meşhur maliyecisi Caviz Bey, "Devlet borçlandırılmadıkça kalkınmaz" diyordu. Bu anlayıştan hareket edilerek Osmanlı Devleti alabildiğine borçlandırıldı, ama sonuç, kalkınma değil, batış oldu. Onun için bazı ekonomistler, Osmanlı'nın ilk borçlandırıldığı tarihi, "ekonomik intihar tarihi" olarak nitelendiriyorlar. Böylesine büyük ve acı bir tecrübeyi yaşamış bir milletin torunları, bugün aynı hatayı nasıl işlerler? Buna akıl erdirmek mümkün değil. Bir delikten bir kere değil, çok kere ısırılmak, akıllı insanların yapacağı iş midir?
Gerektiğinde fertler ve devletler borçlanabilirler. Bu hayatın gerçeklerindendir. Borçlanmayı kökünden reddetmek, ekonomik mantığa aykırıdır. Gerektiğinde borçlanılabilir, ama nasıl? Aldığınız borçla yatırım yapar ve yaptığınız yatırımla borçlarınızın taksitlerine ödeyebilirseniz, istediğiniz kadar borçlanabilirsiniz. bunda herhangi bir mahzur yoktur. Böyle değilde, borçala cari harcamaları karşılarsanız, batmanız mukaddes olur. Alacaklılar, resmen ekonominize el koyarlar, Düyun-u Umumiye'de olduğu gibi...
Nitekim IMF'nin bu yönde çalışmalar başlattığı bilinmektedir. Yani IMF, borçlu ülkelerin iflası için bir program hazırlıyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), IMF'nin bu çalışmasına karşı çıkıyor. Diyor ki: "Bu konuda uluslararası mahkeme kurmak veya ayrıntılı iflas usulleri oluşturmak gerekmez. Devletlerin dış borçlarını askıya alma kararı, bu amaçla kurulacak bağımsız bir onay mercii tarafından sonuçlandırılmalıdır. Bu görev IMF'ye verilmemelidir. Çünkü IMF bizzat alacaklı konumdadır." UNCTAD, borçlu ülke ile IMF'nin birlikte muhakeme edilmesini istiyor. IMF ise buna yanaşmıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken, International Financial Dergisi, Türkiye'ye "En iyi şartlarda borçlanan ülke ödülü" veriyordu. Gerçekten Türkiye, en iyi şartlarda mı borçlanıyor? Hayır, bunun tam tersi doğrudur. Yani Türkiye, en kötü şartlarda borçlanan bir ülkedir. Öyleyse bu ödül, neyin nesi? Söylemeye dilim varmıyor, ama söylemek zorundayım. Türkiye bu ödülle alaya alınmıştır. Alaya alındığının bir delili, ödülün Türk yetkililerine ünlü İngiliz komedyene Rory Bremmer tarafından takdim edilmesidir.
Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Bize göre bu sorunun cevabı hazır. Geçmişte olduğu gibi yine millî bir duruşla bu işlerin üstesinden gelmemiz mümkün. Başkalarına sorarsanız, size "ölümlerden ölüm beğen" derler. isterseniz, bunlardan birisinin Türkiye'ye ne tavsiye ettiğini nakledelim. Ünlü Amerikan Ekonomi Dergisi Forbes'in sahibi muhafazakâr politikacı Steve Forbes derginin başyazısında şöyle diyor: "IMF politikaları Arjantin'i yıkıma götürdü. Şimdi sıra Türkiye'ye geldi. Kurtuluş için Türkiye kesinlikle dolara geçmeyi düşünmeli. Para birimi olarak Amerikan Doları'nı kullanmayı seçen Orta Amerika ülkeleri Ekvador ve El Salvador başarı ile kalkınmalarını sürdürüyor."
Forbes, açıkça Amerikan ekonomisinin bir şubesi olursanız, ekonomik bağımızılğınızı devrederseniz, kurtulursunuz, aksi halde IMF sizi batıracak diyor. Peki ama, IMF ve Dünya Bankası'nın yüzde 51'i ABD'nin değil mi? Madem ki, ABD, Türkiye'nin batmasını istemiyor, niye IMF'ye müdahale etmiyor? Bu soruların cevabı yok. Küreselleşmeciler, Forbes'in bu esaret teklifini, onun gibi kurtuluş olarak görebilirler, görüyorlar da. Fakat Türk milleti asla böyle bir esarete razı olamaz. Olmadığını da her yerde ve her zaman ortaya koymuştur. bugün de, aynı millî duruşu göstereceğine inancımız tamdır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018