AKP'den istifa eden Erkan Mumcu'nun bir gazeteye yaptığı açıklamalar, AKP ve CHP arasında perdeye yansıyan iktidar-muhalefet görüntüsünün ardında "gizli ittifaklar" ve derin pazarlıklar olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Mumcu bu tür açıklamalar yaparak, kendisine biçilen yeni siyaset misyonunda aşama kaydetmek amacını güdüyor olsa da, verdiği bilgiler, Türk siyasetinde iktidar muhalefet dengelerinin nasıl ve nereden tayin edildiğini göstermesi bakımından oldukça mühim. Mumcu, Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal arasında 2 yıl önce Boğaz'da bir lokantada gizli bir buluşma gerçekleştiğini ve burada Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal arasında çetin bir pazarlık sonucu "gizli bir ittifak" gerçekleştiğini belirtiyor. Başbakan Erdoğan daha milletvekili değilken ve milletvekili seçilmesinin önünde yasal engeller bulunduğu sırada Siirt seçimleri iptal edilmişti. AKP, Erdoğan'ın siyasi yasağını kaldıran Anayasa değişiklik paketine CHP'den destek bulmak zorundaydı. Deniz Baykal'la Erdoğan birkaç kez kamuoyuna yansıyan görüşme yaptılar. Görüşmeler sonunda belli bir uzlaşma sağlansa da asıl ittifak Boğaz'daki lokantada, her iki liderin yakın çevrelerinden bile gizli tuttukları o yemekte yapıldı. Erdoğan, Baykal'a YÖK ve Üniversite reformundan vazgeçeceğinin sözünü verdi, Baykal da bunun karşılığında Erdoğan'ın siyasi yasağını kaldıracak değişiklik paketine destek vereceğini vaat etti. Nitekim Baykal, Sezer'in veto etmesine ve ısrarla karşı çıkmasına rağmen Erdoğan'a başbakanlık ve milletvekilliği yolu açan pakete destek vererek, Erdoğan'ı başbakanlığa taşıdı. Erdoğan da söz verdiği gibi YÖK'ten, üniversite reformundan, başörtüsünden vazgeçti. Başbakan olur olmaz yaptığı ilk iş YÖK reformunda direten Erkan Mumcu'yu Milli Eğitim Bakanlığı'ndan almak oldu. Erdoğan o koltuk uğruna millete verdiği sözleri bir kalemde silip attı. Başörtüsü, YÖK, üniversiteler? hepsini unuttu.
Erdoğan ile Baykal arasında sadece bunlar görüşülmedi. ABD ile ilişkiler ve ABD ile yürütülecek politika da Boğaz'daki gizli yemeğin en önemli gündem maddesiydi. Erdoğan'la Baykal'ın çok gizli bir toplantıda ABD ile ilişkileri konuşmuş olmaları bile tek başına Türkiye'deki iktidar-muhalefet dengelerinin menşei konusunda şüphelenme gerekçesidir. Sarıgül olayında ABD'ye karşı yürüttüğü etkili mücadeleden ve ABD'nin anamuhalefet partisine ayar girişimlerini engellediği için tebrik ettiğimiz Deniz Baykal'ın, Kurultay'dan birkaç hafta sonra ABD'li yetkililerle girdiği "gönül alma" temasları ve sonrasında kamuoyundaki ABD karşıtlığını engellemek için çarpıtma anketler yaptırarak ABD lehine bir rüzgar oluşturma çabaları dikkat çekicidir. AKP'nin siyasi dizayn konularında ABD ile olan teşrik-i mesaisi zaten malum.
Amerika'nın Türk siyasetine müdahalesiyle ilgili önemli bir gelişme de MHP'de yaşandı. 57. Hükümet döneminde Devlet Bahçeli'nin ABD karşıtı tek bir cümle sarfetmemiş olması, şahsen benim kafama takılan önemli bir soru işaretiydi. 3 Kasım seçimleri sonrası alınan kötü sonuçlar ve tabandan gelen yoğun tepkiler sonrasında MHP yönetiminde özellikle de Felluce katliamı sırasında ABD karşıtı bir hava birkaç ay süreyle hissedildi. Bu konuda bazı MHP'li yöneticiler özellikle sert üslup kullanıyordu. Fakat ne olduysa, ABD'li bazı yetkililer üst düzey MHP'lileri ziyaret edip, önemli temaslarda bulunduktan sonra oldu. Bu temasların ardından Devlet Bahçeli ABD karşıtı sert açıklamalarıyla gündeme gelen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan Satılmış'ı görevden aldı. MHP, birkaç aylık yüzeysel ABD karşıtlığının ardından eski havasına geri döndü: ABD'ye karşı "çıt" yok, ateşli ABD karşıtlarına yönetimde yer yok!
ABD meclis içi muhalefetten meclis dışı muhalefet çevrelerine uzanan geniş bir yelpazede müdahale operasyonunu sürdürüyor. MHP ve CHP de bundan nasibini alanlar!
Erdoğan ile Baykal arasında sadece bunlar görüşülmedi. ABD ile ilişkiler ve ABD ile yürütülecek politika da Boğaz'daki gizli yemeğin en önemli gündem maddesiydi. Erdoğan'la Baykal'ın çok gizli bir toplantıda ABD ile ilişkileri konuşmuş olmaları bile tek başına Türkiye'deki iktidar-muhalefet dengelerinin menşei konusunda şüphelenme gerekçesidir. Sarıgül olayında ABD'ye karşı yürüttüğü etkili mücadeleden ve ABD'nin anamuhalefet partisine ayar girişimlerini engellediği için tebrik ettiğimiz Deniz Baykal'ın, Kurultay'dan birkaç hafta sonra ABD'li yetkililerle girdiği "gönül alma" temasları ve sonrasında kamuoyundaki ABD karşıtlığını engellemek için çarpıtma anketler yaptırarak ABD lehine bir rüzgar oluşturma çabaları dikkat çekicidir. AKP'nin siyasi dizayn konularında ABD ile olan teşrik-i mesaisi zaten malum.
Amerika'nın Türk siyasetine müdahalesiyle ilgili önemli bir gelişme de MHP'de yaşandı. 57. Hükümet döneminde Devlet Bahçeli'nin ABD karşıtı tek bir cümle sarfetmemiş olması, şahsen benim kafama takılan önemli bir soru işaretiydi. 3 Kasım seçimleri sonrası alınan kötü sonuçlar ve tabandan gelen yoğun tepkiler sonrasında MHP yönetiminde özellikle de Felluce katliamı sırasında ABD karşıtı bir hava birkaç ay süreyle hissedildi. Bu konuda bazı MHP'li yöneticiler özellikle sert üslup kullanıyordu. Fakat ne olduysa, ABD'li bazı yetkililer üst düzey MHP'lileri ziyaret edip, önemli temaslarda bulunduktan sonra oldu. Bu temasların ardından Devlet Bahçeli ABD karşıtı sert açıklamalarıyla gündeme gelen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan Satılmış'ı görevden aldı. MHP, birkaç aylık yüzeysel ABD karşıtlığının ardından eski havasına geri döndü: ABD'ye karşı "çıt" yok, ateşli ABD karşıtlarına yönetimde yer yok!
ABD meclis içi muhalefetten meclis dışı muhalefet çevrelerine uzanan geniş bir yelpazede müdahale operasyonunu sürdürüyor. MHP ve CHP de bundan nasibini alanlar!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012