Din, insanı Allah'a ulaştıran yoldur.
Cenab-ı Hak, gönderdiği peygamberler ve kitaplar vesilesiyle dinin nasıl yaşanacağını, bu vuslat yolunda nasıl yürüneceğini ortaya koymuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın da ifade ettiği gibi din, kanaattir, sabırdır, şükürdür, zikirdir, hayadır, tevazudur, tefekkürdür, tevekküldür, kısaca güzel ahlaka sahip olmaktır, Allah'ın murad ettiği gibi bir kul olmaktır.
İşte "dindar" ile "dinci" arasındaki fark da burada çıkmaktadır.
Dindar dini gerektiği şekliyle Allah'ın rızasını kazanmak için yaşayan insandır.
Dinci ise şahsi ve dünyevi bir takım menfaatler uğruna dini çıkarlarına alet eden, kullanan kimsedir.
Bildiğiniz gibi dünyevi bir menfaat elde etme niyetiyle yapılan bir ibadet Allah katında asla makbul değildir.
İstenilen; dindar olmaktır, dinci olmak değil...
Cenab-ı Hak Kur'an'ında menfaatler uğruna dinin hükümleriyle oynanmasına "dini az pahaya satmak" olarak değerlendirmektedir.
Özellikle Ehl-i Kitap, yani Yahudiler ve Hıristiyanlarla ilgili bu konuda çok ciddi örnekler ve ikazlar mevcuttur.
Bazılarını aktaralım.
Cenab-ı Hak, Bakara suresi 79'uncu ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
"Artık vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra da az bir pahaya satmak için, 'Bu Allah katındandır' derler. Ellerinin yazdıklarından ötürü vay onlara, kazandıkları şeyden ötürü vay onlara."
Maide suresinin 18'inci ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları (İsrailoğullarını) lanetledik. Kalplerini de kaskatı yaptık. Onlar (Tevrat'taki) kelimeleri konulan yerlerinden alıp tahrif ederler (değiştirirler). Onlar, öğütlendirildikleri hususlardan büyük bir nasibi unuturlar."
Maide suresi 41'inci ayette şöyle buyurmaktadır:
"Onlar (Tevrat'taki) kelimeleri asıl yerlerine konulmuşken ondan sonra tahrif ederler (değiştirirler)."
Allah, buyruklarının tahrif edilmesini, değiştirilmesini "az pahaya dini satmak" olarak ifade ederken, işledikleri bu kötü işten dolayı bunu yapanları lanetlendiğini belirtmektedir.
Yani dinin hükümlerini dünyevi menfaatler uğruna değiştirmek ya da yorumlamak bu kadar tehlikelidir.
Son inen kitap Kur'an-ı Kerim, kıyamete kadar hükmü geçerli olan ve tüm insanları kuşatan tek ilahi kitaptır.
Kur'an'ın Hz. Peygamber'le beraber nazil olmasıyla önceki kitapların ve dinlerin hükmü kalkmıştır.
Cenab-ı Hak, Al-i İmran suresi 19'uncu ayette, "Allah katında din ancak İslam'dır" buyurmaktadır.
Al-i İmran suresi 85'inci ayette de, "Kim İslam'dan başka bir din ararsa ondan (o din) asla kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardandır" buyurmaktadır.
Allah Kur'an'ında Kendisini sevmemizin şartını "Habibine itaat" olarak şart koşmuştur.
Al-i İmran suresi 31'inci ayette, "(Ey Muhammed) de ki; eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin. Ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok esirgeyici, çok bağışlayıcıdır" buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimiz de Veda Hutbesi'nde kendisinden sonra iki emanet bıraktığını, sapıklığa düşmememiz için bunlara sımsıkı sarılmamız gerektiğini, bunlardan birinin Kur'an, diğerinin ise Ehl-i Beyt olduğunu ilan etmiştir.
Ve Gadir-i Hum'da kendisinden sonraki halifenin, mü'minlerin emirinin İmam Ali olduğunu belirtmiştir.
Dikkat ederseniz din sana göre bana göre yaşanmaz.
Allah, Kendisine ulaştıran yolu Kendi belirlemiştir, bu yolun kılavuzlarını da bizzat Kendi seçmiştir.
"Ama ben bildiğim gibi yaşarım", "istediğimle bu yolu yürürüm" derseniz bu, Ehl-i Kitab'ın düştüğü hataya düşmek demektir. Onun da hükmünü bizzat Allah veriyor.
Kur'an'ı asla kimse değiştiremez, çünkü Allah, "Onun koruyucusu biziz" buyurmaktadır.
Ama şu bir gerçek ki, Kur'an'ı tahrif edemeyen art niyetliler, değişik kisvelerle onun mealini ya da tefsirini kendilerine göre yorumlayarak birçok insanın dini yanlış algılamasına ve de sapıtmalarına neden olmuştur.
Bunların, Tevrat ve İncil'i tahrif ederek lanetlenenlerden hiçbir farkları yoktur.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Makalat eserinin 199'uncu sayfasından 220'nci sayfasına kadar bu gerçekleri müdellel bir şekilde anlatmaktadır.
Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabı ve Ehl-i Beyt Külliyatı ile de kıyamete kadar İslam'ı nasıl ve kimlerle yaşayacağımızı da önümüze koymaktadır.
Allah, Resulünün ve de Ehl-i Beyt'in yolundan bizleri ayırmasın. Dini doğru algılayıp, doğru yaşayanlardan eylesin.
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025