Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Ehl-i Beyt Külliyatı, yine Sayın Baş'ın proje olarak ortaya koyduğu Ehl-i Beyt Üniversitesi'nde gelecek nesillere nelerin öğretilmesi gerektiğini en güzel şekliyle ortaya koyuyor.
Başta İmam Ali (a.s.) efendimiz olmak üzere Ehl-i Beyt'in bizzat Cenab-ı Hak tarafından seçilmiş ve sevilmiş imamları, Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi, Kur'an'ın canlı numuneleridir. Onlar Cenab-ı Hakk'ın murad ettiği insan örnekleridir.
Bizler Onların bu örnek hayatlarını, ortaya koydukları, söyledikleri ve yaşadıkları o ilahi ölçüleri, Sayın Baş'ın o muhteşem Külliyatı'ndan istifade ederek sizlere anlatmaya çalışıyoruz.
Buradaki en büyük amacımız ise, o sevilmiş ve seçilmiş insanların şefaatlerini kazanabilmek, ilk ağızdan, Onların nasihatleriyle emri bil ma'ruf nehyi anil münker vazifemizi yapabilmektir.
Her ne kadar milletimiz Prof. Dr. Baş'ın ortaya koyduğu tevhidin merkezi Ehl-i Beyt duruşunu anlamamakta ısrar etse de, bizlerin görevi anlatmaktır, buna gayret etmektir.
Bizim görevimiz nasıl öğrendiğimiz bu gerçekleri yaşamak ve anlatmak ise, milletimizin görevi de anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır.
Bu gerçeklerin altını çizdikten sonra Sayın Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden öğrendiklerimizi sizlerle paylaşmaya devam edelim.
Zürare b. A'yen, babasından şöyle nakleder:
İmam Ebu Cafer (Muhammed Bakır) şöyle buyurdu:
Ali (a.s.) sabah namazını kılınca gün ağarıncaya kadar zikir ve dua ile meşgul olurdu. Güneş doğunca fakirler, düşkünler ve diğer insanlar etrafında toplanırlardı. Onlara fıkıh ve Kur'an öğretirdi. Ardından, belli bir saatte kalkıp oradan ayrılırdı. Bir gün dışarı çıktığında oradan geçen bir adam O'na kötü bir söz söyledi. (Ebu Cafer bu adamın adını zikretmedi)
İmam derhal geri döndü, minbere çıktı ve halkın mescide toplanmasını emretti. İnsanlar mescide toplanınca, Allah'a hamd etti, O'na övgüler sundu. Peygamberine (s.a.v.) salat ve Selma getirdi. Sonra şöyle dedi:
"Ey insanlar! İmamın hilminden (ağırbaşlılığından) ve fıkhından daha çok Allah'a sevimli gelen ve menfaati yaygın olan başka bir şey yoktur. Yine, imamın bir anda parlamasından ve kontrolsüz öfkelenmesinden daha çok Allah'a buğzedici gelen ve zararı daha yaygın olan başka bir şey yoktur.
Haberiniz olsun, kendi nefsinden öğüt vereni olmayan insanın Allah tarafından koruyanı da olmaz. Haberiniz olsun, kim kendi nefsi itibarıyla insaf ölçülerinde davranmayı bilirse, Allah onun onurunu, izzetini artırır. Haberiniz olsun, Allah'a itaatte zelil olmak, O'na isyanda gururlanmaktan daha iyidir."
Sonra şöyle dedi: "Nerede az önce konuşan kişi?"
Adam kendini gizleyemedi ve "Buradayım, ey Emire'l-Mü'minin" dedi.
Bunun üzerine İmam'a şöyle dedi: "Eğer affetsen, hoş görsen, Sana yakışan da budur."
İmam (a.s.), "Affettim, bağışladım" dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabının yaptığı yanlışları İmam Ali efendimizle düzeltiyordu.
İbn Hişam, kendi rivayet zinciri ile İmam Muhammed Bakır'dan (a.s.) şöyle rivayet etti:
Resulüllah (s.a.v.) Mekke'nin fethi sırasında, Ben-i Cüzeyme kabilesini İslam'a davet etmek üzere Halid. b. Velid'i gönderdi.
Onu savaşması için göndermemişti. Ancak Halid kabileye saldırdı. Onlar da korktukları için, silahlarını alıp ona karşı koydular. Halid bunu görünce, "Silahlarınızı bırakın. Çünkü insanlar Müslüman oldular" dedi.
Onlar da onun sözüne güvenerek silahlarını bıraktılar. Ama Halid onların ellerinin arkadan bağlanmasını emretti. Sonra onları kılıçtan geçirdi. Böylece birçok insanı öldürdü. Kabilenin başına gelenler Resulüllah'a (s.a.v.) haber verilince çok üzüldü. Ellerini açarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Halid'in yaptıklarından beri (uzak) olduğumu Sana bildiriyorum."
Peygamber (s.a.v.) Ali'yi (a.s.) çağırdı ve şöyle dedi: "Şu kavmin yanına git. Durumlarını araştır ve cahiliye geleneğini ayaklarının altına al."
Hz. Ali yola çıktı, kabilenin bölgesine vardı. Yanında bir miktar mal vardı. Öldürülenlerin kan bedellerini verdi. Zayi olan mallarını tazmin etti. Hatta zayi olan köpek yalağına kadar tüm zararlarını tazmin etti. Bedeli ödenmemiş kan ve mal kalmadı. Elinde bir miktar para kaldı. Ali (a.s.) onlara dedi ki: "Bedeli ödenmemiş kan veya malınız kaldı mı?"
"Hayır" dediler. Bunun üzerine dedi ki: "Bu artan malı da size veriyorum. Resulüllah'ın (s.a.v.) bilip de sizin bilmediğiniz bir hususa ilişkin bir ihtiyat olarak onu da size bırakıyorum"
(İmam Ali'deki şu teslimiyeti görüyor musunuz? Hz. Peygamber bu kadar para verdiyse mutlaka bunun bir hikmeti vardır diyor)
Böylece bütün malı onlara verdi ve olayı Resulüllah'a anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v.), "Doğru ve güzel yaptın" dedi. Sonra kıbleye dönerek ellerini açtı. Ellerini o kadar yukarı kaldırmıştı ki koltuk altları görünüyordu. Şöyle diyordu: "Allah'ım! Halid b. Velid'in yaptığından beri olduğumu Sana bildiriyorum."
Resulüllah (s.a.v.) bu sözü üç kere tekrarladı. (es-Siretu'n-Nebeviyye, İbn Hişam, c.2, s.429-430)
Başta İmam Ali (a.s.) efendimiz olmak üzere Ehl-i Beyt'in bizzat Cenab-ı Hak tarafından seçilmiş ve sevilmiş imamları, Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi, Kur'an'ın canlı numuneleridir. Onlar Cenab-ı Hakk'ın murad ettiği insan örnekleridir.
Bizler Onların bu örnek hayatlarını, ortaya koydukları, söyledikleri ve yaşadıkları o ilahi ölçüleri, Sayın Baş'ın o muhteşem Külliyatı'ndan istifade ederek sizlere anlatmaya çalışıyoruz.
Buradaki en büyük amacımız ise, o sevilmiş ve seçilmiş insanların şefaatlerini kazanabilmek, ilk ağızdan, Onların nasihatleriyle emri bil ma'ruf nehyi anil münker vazifemizi yapabilmektir.
Her ne kadar milletimiz Prof. Dr. Baş'ın ortaya koyduğu tevhidin merkezi Ehl-i Beyt duruşunu anlamamakta ısrar etse de, bizlerin görevi anlatmaktır, buna gayret etmektir.
Bizim görevimiz nasıl öğrendiğimiz bu gerçekleri yaşamak ve anlatmak ise, milletimizin görevi de anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır.
Bu gerçeklerin altını çizdikten sonra Sayın Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden öğrendiklerimizi sizlerle paylaşmaya devam edelim.
Zürare b. A'yen, babasından şöyle nakleder:
İmam Ebu Cafer (Muhammed Bakır) şöyle buyurdu:
Ali (a.s.) sabah namazını kılınca gün ağarıncaya kadar zikir ve dua ile meşgul olurdu. Güneş doğunca fakirler, düşkünler ve diğer insanlar etrafında toplanırlardı. Onlara fıkıh ve Kur'an öğretirdi. Ardından, belli bir saatte kalkıp oradan ayrılırdı. Bir gün dışarı çıktığında oradan geçen bir adam O'na kötü bir söz söyledi. (Ebu Cafer bu adamın adını zikretmedi)
İmam derhal geri döndü, minbere çıktı ve halkın mescide toplanmasını emretti. İnsanlar mescide toplanınca, Allah'a hamd etti, O'na övgüler sundu. Peygamberine (s.a.v.) salat ve Selma getirdi. Sonra şöyle dedi:
"Ey insanlar! İmamın hilminden (ağırbaşlılığından) ve fıkhından daha çok Allah'a sevimli gelen ve menfaati yaygın olan başka bir şey yoktur. Yine, imamın bir anda parlamasından ve kontrolsüz öfkelenmesinden daha çok Allah'a buğzedici gelen ve zararı daha yaygın olan başka bir şey yoktur.
Haberiniz olsun, kendi nefsinden öğüt vereni olmayan insanın Allah tarafından koruyanı da olmaz. Haberiniz olsun, kim kendi nefsi itibarıyla insaf ölçülerinde davranmayı bilirse, Allah onun onurunu, izzetini artırır. Haberiniz olsun, Allah'a itaatte zelil olmak, O'na isyanda gururlanmaktan daha iyidir."
Sonra şöyle dedi: "Nerede az önce konuşan kişi?"
Adam kendini gizleyemedi ve "Buradayım, ey Emire'l-Mü'minin" dedi.
Bunun üzerine İmam'a şöyle dedi: "Eğer affetsen, hoş görsen, Sana yakışan da budur."
İmam (a.s.), "Affettim, bağışladım" dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabının yaptığı yanlışları İmam Ali efendimizle düzeltiyordu.
İbn Hişam, kendi rivayet zinciri ile İmam Muhammed Bakır'dan (a.s.) şöyle rivayet etti:
Resulüllah (s.a.v.) Mekke'nin fethi sırasında, Ben-i Cüzeyme kabilesini İslam'a davet etmek üzere Halid. b. Velid'i gönderdi.
Onu savaşması için göndermemişti. Ancak Halid kabileye saldırdı. Onlar da korktukları için, silahlarını alıp ona karşı koydular. Halid bunu görünce, "Silahlarınızı bırakın. Çünkü insanlar Müslüman oldular" dedi.
Onlar da onun sözüne güvenerek silahlarını bıraktılar. Ama Halid onların ellerinin arkadan bağlanmasını emretti. Sonra onları kılıçtan geçirdi. Böylece birçok insanı öldürdü. Kabilenin başına gelenler Resulüllah'a (s.a.v.) haber verilince çok üzüldü. Ellerini açarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Halid'in yaptıklarından beri (uzak) olduğumu Sana bildiriyorum."
Peygamber (s.a.v.) Ali'yi (a.s.) çağırdı ve şöyle dedi: "Şu kavmin yanına git. Durumlarını araştır ve cahiliye geleneğini ayaklarının altına al."
Hz. Ali yola çıktı, kabilenin bölgesine vardı. Yanında bir miktar mal vardı. Öldürülenlerin kan bedellerini verdi. Zayi olan mallarını tazmin etti. Hatta zayi olan köpek yalağına kadar tüm zararlarını tazmin etti. Bedeli ödenmemiş kan ve mal kalmadı. Elinde bir miktar para kaldı. Ali (a.s.) onlara dedi ki: "Bedeli ödenmemiş kan veya malınız kaldı mı?"
"Hayır" dediler. Bunun üzerine dedi ki: "Bu artan malı da size veriyorum. Resulüllah'ın (s.a.v.) bilip de sizin bilmediğiniz bir hususa ilişkin bir ihtiyat olarak onu da size bırakıyorum"
(İmam Ali'deki şu teslimiyeti görüyor musunuz? Hz. Peygamber bu kadar para verdiyse mutlaka bunun bir hikmeti vardır diyor)
Böylece bütün malı onlara verdi ve olayı Resulüllah'a anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v.), "Doğru ve güzel yaptın" dedi. Sonra kıbleye dönerek ellerini açtı. Ellerini o kadar yukarı kaldırmıştı ki koltuk altları görünüyordu. Şöyle diyordu: "Allah'ım! Halid b. Velid'in yaptığından beri olduğumu Sana bildiriyorum."
Resulüllah (s.a.v.) bu sözü üç kere tekrarladı. (es-Siretu'n-Nebeviyye, İbn Hişam, c.2, s.429-430)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025