Diğer ülkelerle kurulan diplomasi, yapılan görüşmeler, planlı ve programlı yapılır ve temelinde de milli menfaatler vardır. Eğer planlanan ile çıkan sonuç arasında ciddi fark varsa, kurulan bu diplomasinin başarısından söz edilemez.
Malum, 14 Haziran saat 19.00'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında 45 dakika süren bir görüşme gerçekleşti.
Erdoğan ve Biden NATO zirvesi vesilesiyle Brüksel'deydiler ve Biden'ın başkanlık koltuğuna oturuşundan bu yana gerçekleşen ilk görüşmeydi.
İlk olması, bu görüşmeyi daha da önemli kılıyordu.
Çünkü Türkiye-ABD ilişkilerinde Trump döneminden kalma oldukça ciddi sorunlar vardı, Biden'ın işbaşına gelmesinden sonra da bu sorunlara yenileri eklendi.
S-400 bahanesiyle Türkiye'nin CAATSA yaptırımları kapsamına alınması, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin dışlanması, Ege'de Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı yürüttüğü kışkırtıcı hamlelere ABD'nin sınırsız desteği, Suriye'de ABD'nin Türkiye'yi tehdit eden teröre verdiği resmi destek, Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanıması ve daha niceleri masada bekleyen sorunlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan beklenen de bu sorunları gündeme getirip, ABD'nin bu konularda geri adım atmasını sağlamaktı.
Sayın Erdoğan, özellikle "soykırım" meselesini gündeme getireceğini defaatle Türk kamuoyuna açıklamıştı.
24 Nisan tarihinde Biden'ın 1915 olayları için "soykırım" ifadesini kullanmasından hemen sonra yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söylemişti:
"Biden bir asır önce yaşanmış olaylarla ilgili mesnetsiz ifadeler kullanmıştır, bizi ziyadesiyle üzmüştür. Biden ile Haziran ayında kararlaştırdığımız görüşmede bu konuları yüz yüze değerlendirerek yeni bir dönemin kapılarını aralayacağımıza inanıyorum."
Sayın Erdoğan, Brüksel'e yola çıkmadan önce yaptığı açıklamada da şunları demişti:
"Sayın Biden, Obama'nın yardımcısı olduğu dönemde sık sık görüştüğümüz bir dostumuz. Görüşmeleri aynı hassasiyet içinde yaparak 24 Nisan'ı unutturacak adımları atarız."
Yapılan bu ön açıklamalar sebebiyle Erdoğan-Biden zirvesinde en çok merak edilen konu buydu.
Görüşmeden sonra bir basın mensubu Sayın Erdoğan'a, ABD Başkanı Biden'ın 1915 olayları ile ilgili "soykırım" kelimesini kullanmasının görüşmede gündeme gelip gelmediğini sordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu soruya beklenmedik, ilginç bir cevap verdi:
"Hamdolsun hiç gündeme gelmedi."
Bu konu bizim hesaba çekmemiz gereken bir konuydu ama verilen cevap sanki hesaba çekilen bizmişiz gibi bir cevap.
Verilen bu ilginç cevap haber bültenlerinin ve sosyal medyanın gündemine oturdu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında bir örnekle tepkisi dile getirdi:
"Düşün ki çocuğu 2 ekmek al diye bakkala yolluyorsun. Dondurma alıp geliyor! 'Ekmek nerde evladım?' diye soruyorsun. Cevap olarak; 'Hamdolsun ekmek hiç gündeme gelmedi' diyor. Öyle bir şey işte… Şaka gibi…"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden görüşmesiyle alakalı ayrıca şunları söyledi:
"Türkiye-ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, iş birliği alanlarımızın sorun başlıklarından daha geniş ve zengin görünüm sergilediğini düşünüyoruz. Afganistan'dan çıkmamız istenmiyorsa, diplomatik, lojistik, mali konularda ABD'nin bize vereceği destek büyük önem arz ediyor."
Tabi soru şu: Meseleler ikili görüşmelerde gündeme gelmiyorsa nasıl çözülecek?
Görüşme Biden'a da soruldu. Detaylar konusunda hiçbir bilgi vermeyen Biden, "Çok iyi bir toplantıydı", "Uzun görüşmelerimiz oldu. Toplantımız hakkında iyi şeyler hissediyorum" diyerek geçiştirdi. Biden'ın, 45 dakikalık olan ve yarısı da tercümanların çevirisiyle geçen görüşmeye "uzun görüşmelerimiz oldu" şeklinde izah etmesi, meseleyi özetliyor aslında.
Ve bu görüşmeyle Biden'a iyi şeyler hissettirmişiz. Peki, Türkiye ve Türk milleti olarak bizler iyi şeyler hissettik mi? Elbette ki hayır.
Türkiye olarak bizler Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" duruşuna sahip olmadığımız müddetçe, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın belirttiği gibi, "Dış politikamız birkaç küresel ülkenin iç politikası" olmaya devam ettiği müddetçe bu acizlik tablosu asla değişmez.
Söylememiz gerekenleri söyleyemeyiz, onları iyi hissettirecek konular dışına da pek çıkamayız. Bu şekilde yapılan görüşmeler ister Brüksel'de yapılsın, ister Ankara'da sonuç asla değişmeyecektir.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024