Gişedeki memura tren bileti almak için paramı uzatıp gideceğim yeri söyledim. Bu sırada hoyrat bir el beni gişeden uzaklaştırıp, "Çok acele bana …….'a giden yöne bir bilet ver, yoksa treni kaçıracağım…" diyerek para uzattı.
Neye uğradığımı şaşırmış bir halde "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Böyle anlar kontrolümü kaybettiğim, karşımdakinin insan olduğunu unuttuğum anlardır. Gişedeki memur adamın parasını iade edip, "Lütfen sıraya girin, aceleniz varsa biletinizi otomatlardan alın…" dedi. Adam "Ne yani? Şimdi sen bana bilet vermiyor musun? Görürsün…" diye kükredi. İstasyonda düzeni sağlayan güvenlikçiler kim bilir kaç kez bu tür olaylarla karşılaştılar ki, hemen yanı başımızda bittiler. Ben ileride kendimden utanacağım davranışta bulunmak üzereyken adamı uzaklaştırdılar. Gişe memuru paramı isteyip biletimi verdi. Davranışı için önce ona, treni kaçırma pahasına güvenlikçilere teşekkür ettim.
Bir bilet için sıra kavgası yapılır mı? Öğrendiğime göre yapılıyormuş. Ben ki herkese nazik ve duyarlı olmayı, sıraya riayet eden bir kişi olmama rağmen yumruk yumruğa kavga edecek bir sinir kat sayısına bir anda eriştiğimi fark ettim. Zaman, zaman karşılaştığımız kişilik haklarımıza tecavüz ve sırada bekleyen diğer insanlara yapılmış saygısızlığın bir cezası yoktu. Güvenlikçiler her an bu tür manzaralarla karşılaştıklarını, insanların birbirinin hakkına tecavüz etmenin polisiye vaka sayılmadığından dem vurdular.
* * *
Doğru söylüyorlardı.
Araba kullanırken birbirinin önüne geçenler, geçiş üstünlüğü veya hakkı olmadığı halde emniyet şeridini ihlal edenler, sizin hayatınızı tehlikeye atarak makas atanlar, dört yol ağzında sen-ben geçeceğiz diyerek kaza yapanlar her gün izlediğimiz manzaraları oluşturuyor. Kameralar bunların ne kadarını tespit ediyor? Ne kadarına ceza uygulanıyor bilmiyorum. Ama canlı bir trafik polisi kadar etkili olmadıkları muhakkak.
Fırında pide kuyruğunda, park ederken park kuyruğunda, bankamatikten para çekme kuyruğunda, Hastanede muayene kuyruğunda… Aklınıza neresi gelirse… Bir tek mezarlık kuyruğunda böyle bir kavga yok… Mezar sayısı sınırlı olsa o da olacak her halde…
Başkasının hakkına girmek sadece para ve mal ile olmuyor. Davranışlarınız ve karşınızdakine gösterdiğiniz saygı ile de ölçülüyor. Avrupalıların yabancılar konusundaki en büyük şikayetinin sıra kavgası olduğunu belki duymamışsınızdır. Evin önünü temizlemekten, apartman kapısını belli bir saatte kilitlemeye kadar bölüşülmüş görevler vardır. Bunları yerli-yabancı diye ayırmazlar. Herkes eşit bir biçimde ve aksatmadan görevlerini yapmak zorundadır. Yapmayanlar bir süre sonra apartman veya müşterek yaşam alanlarından dışlanır, getto misali bölge ve binalarda kabile anlayışı içinde yaşamak zorunda kalırlar.
İsviçre Kandersteg'e sık gittiğimiz yıllarda çok önemli bir şeyi keşfetmiştik. Sokaklar tertemizdi ve ilginç olanı köyde çöpçü yoktu. Herkes kendi sokağını temiz tutmakla mükellefti. Bu nedenle hiç kimse sokağa çöp atmıyordu. Eğer biri sizin çöp attığınızı görürse hemen ikaz ediyor, ya da belediyeye şikâyet ederek size ceza yazılmasını ve attığınız çöpü temizlemenizi sağlıyordu.
Özellikle kayağa gittiğimiz oberjlerde çöpümüzü bir torbaya koyup aşağıya geri getiriyor, cinsine göre cam, kağıt, yemek artığı gibi ayrı ayrı renklendirilmiş kutulara bırakılıyordu. Sonra bunlar geri dönüşüm merkezince toplanıp değerlendiriliyordu.
* * *
Bunları neden yazdığımı ve niçin Avrupa ülkelerinden örnekler verdiğimi sorgulayabilir, hatta beni kınayabilirsiniz. Merak etmeyin. Bizim ülkemizde de böyle yerler var. Özellikle Karadeniz'de pırıl, pırıl yayla köylerine rastlar, yolda hayvan gübresi görmemeyi bile hayretle karşılayabilirsiniz.
Bu davranış insan fıtratında var olan, bizde imece dediğimiz iş bölümünün bir sonucudur. İnsanın insana üstünlüğünün olmadığı, işbirliğinin bulunduğu her ortamda rastlanamayan yöresel bir özelliktir. İnsanın komşusunu sevmesi ve kollaması, onun iyiliğini istemesi, sırasını bilmesi, halk arasındaki deyimle sıralı-sekili davranması öğrenilen bir davranıştır.
Maalesef günümüz şehirleri kul hakkı tanımayan, birbirine saygı göstermeyi enayilik olarak niteleyen, düzensizliği kendisi için düzen haline getirmiş insanın bilgisizlik ve cehaletinden yararlanan insanlarla; ayıplanmayı umursamayan, aksine açıkgözlüğü ile övünmeyi seven, bunu ballandıra-ballandıra anlatanlar ile doludur. Bu eğitim seviyesinin ve yaşam kalitesinin ne kadar düştüğünün bir göstergesidir. Çöpünü sokağa dökmekten çekinmeyenler bir gün o çöplerin altında boğulacaklardır.
Sıradan çıkmak yoldan çıkmakla eş değerdir. Çünkü bugün üç kuruşluk sıra kavgası yapanların inandıkları yolda yürümeye de, sıraya dahil olmaya da hakları yoktur.
Birbirimize saygılı davranmanın bir toplumsal bilinç halini alacağı güne kadar…
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023