Tayyip Erdoğan, "İslam Ortak Pazarı fikri saçma" açıklamasının ardından Washington'da kendisine uygulanacak protokolü "A sınıfına" yükseltmeyi başardı. Eminiz danışmanları şimdi "İşte bu kadar" diye Amerikanvari bir tarzda birbirlerini kutluyorlardır!
Aslında ABD'nin Erdoğan için uyguladığı tarife hep birinci sınıf oldu. O açıdan hiç kimsenin rahatsız olması, endişe etmesi için bir sebep yok.
Hatırlayalım Irak savaşının mimarı Paul Wolfowitz 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından, hükümetin güvenoyu almasından 5 gün sonra Ankara'yı ziyaret etmiş ilk uğradığı adres de Tayyip Erdoğan olmuştu. İşin ilginç tarafı ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson'un evinde yapılan "gizli görüşmenin" ardından Wolfowitz, Erdoğan'a Washington biletini uzatmıştı.
O biletin faturasını biz son 1 yıl içinde, Amerika'nın Irak'ı işgali sürecinde santim santim yaşadık.
Fakat o ayrı bir mesele, asıl söylemek istediğimiz şey şu;
Tayyip Erdoğan o görüşme ve Wolfie'nin uzattığı biletin ardından Beyaz Saray'da "A sınıfı" bir protokolle ağırlandı. Hem de Başbakan bile değilken!
Ancak devlet başkanlarına uygulanan o standartüstü ağırlamanın, 1 hafta içinde ayarlandığının da altını çizmek gerekiyor. Çünkü tüm randevuları en az 1 sene evvelinden bağlanan Bush, ne büyük hikmetse, 1 hafta içinde bir partinin genel başkanını "A kategori" protokolle Beyaz Saray'da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duymuştu!
A protokolün sırrı
Şimdi Erdoğan rahat rahat ABD'nin yolunu tutabilir. "Bush, Erdoğan'a az vakit ayıracak" tehlikesi, götürülecek hediye paketinin parlaklığı sayesinde dar kapsamdan çıkarıldı ve Başbakan'ın şanına layık bir seviyeye yükseltildi!
Bakınız bu "A protokolü" meselesinin taşıdığı anlamı Soli Özel nasıl yorumluyor:
"Amerika, Erdoğan'a uyguladığı üst düzey protokolle, ordunun içinde AKP'nin reformlarına ve Kıbrıs'ta çözüme karşı çıkan subaylara mesaj veriyor".
Sali Özel epeyce zengin bir maden. Batı'nın içimizde tuttuğu, maddeten de, manen de kendilerinden olan bir isim. Psikolojik savaşın son adımı olan "korkusuzca konuşarak korku salma" basamağı çerçevesinde Org. Hurşit Tolon'u kastederek bakınız ne kadar fütursuzca konuşuyor:
"AB hedefi ve reformlarını, gerilla taktikleriyle engellenmeye çalışanlar, sadece kendi kurumlarına zarar vermekle kalırlar".
Hurşit Tolon Paşa biliyorsunuz "Ver kurtulcular için" "Bu ülke güzel insanlar yetiştirirdi ama görüyorum ki hainler de çıkmaya başladı" ifadelerini kullanmıştı.
Soli Özel'i kızdıran işte bu sözler...
Bu rahatsızlıktan kaynaklanmış olacak ki "içimizdeki yabancı" Washington'u, TSK aleyhine bakınız nasıl fişeklemeye çalışıyor:
"1 Mart'ta tezkerenin geçmemesiyle, Türk-Amerikan ilişkileri hasar gördü. Ama büyük kopuş TSK ile Pentagon arasında yaşandı. TSK'nın bugüne kadar Pentagon'dan koşulsuz destek aldığı düşünülecek olursa, yaşanan bu gerginlikle Pentagon tarafından asla affedilemeyecek bir şeydir".
Soli Özel'in uygun kalıplara sokarak söylediklerini biz tercüme edelim:
"TSK, Anadolu topraklarının tezkere ile işgaline "güçlü bir liderlik" göstermediği için suçludur!"
Erdoğan'ın ziyareti Özel'in "zenginleştirilmiş yorumlarıyla" çok önemli sonuçlar doğuracaktır. Hatta bu kez istenilen şeyler ziyaret sonrasına bir "söz" olarak dahi bırakılmamış, hükümetten icraat istenmiştir.
Başbakan Erdoğan;
1- Kıbrıs'ı
2- Güneydoğu'da Amerikalıların bir üs kurulmasına yönelik evetlerini çantasına koyarak, "Büyük Başkan Bush'a" sunacaktır!
Kuşkusuz hediyeler bununla da sınırlı değildir ve kalmayacaktır da! Hükümet AB ve ABD arasında ülkeyi "parçalayacak" herşeye evet diyerek, Washington'larda itibar arayacaktır ve aramaya da devam etmektedir.
Yazık ki Saddam'ı unutuyorlar, yazık ki ABD'nin kullanarak terk ettiği Güney Amerika ülkelerindeki çok sayıda örneği unutuyorlar!
Tabii en önemli yazık da bu süreçte şudur ki; Hükümet Washington tarafından dövülmeye çalışılan TSK konusuna, bizzat alet oluyor, senaryonun garnitürü rolünü oynuyor!
TSK adına da üzüntü vericidir ki hala basın açıklamalarıyla "AB-ABD'den yanayız" mesajları veriyorlar!
Zannediyorlar ki hala biz ABD'nin müttefikiyiz!
Zannediyorlar ki Türkiye adına başka bir formül yok!
Yazımıza Soli Özel'in Erdoğan'ın Washington ziyaretiyle ilgili şu değerlendirmesiyle noktayı koyalım:
"ABD'nin Erdoğan'a üst düzey protokol uygulaması, Amerika'nın siyasi partner olarak AKP'ye güvendiğini ve hükümetin reformculuğunun ABD açısından önemli olduğunu gösteriyor. Bu reformculuk siyasi İslam'ın laik ve demokratik bir çerçeve içinde terbiye edilip olgunlaşması anlamını taşımaktır".
Aslında ABD'nin Erdoğan için uyguladığı tarife hep birinci sınıf oldu. O açıdan hiç kimsenin rahatsız olması, endişe etmesi için bir sebep yok.
Hatırlayalım Irak savaşının mimarı Paul Wolfowitz 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından, hükümetin güvenoyu almasından 5 gün sonra Ankara'yı ziyaret etmiş ilk uğradığı adres de Tayyip Erdoğan olmuştu. İşin ilginç tarafı ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson'un evinde yapılan "gizli görüşmenin" ardından Wolfowitz, Erdoğan'a Washington biletini uzatmıştı.
O biletin faturasını biz son 1 yıl içinde, Amerika'nın Irak'ı işgali sürecinde santim santim yaşadık.
Fakat o ayrı bir mesele, asıl söylemek istediğimiz şey şu;
Tayyip Erdoğan o görüşme ve Wolfie'nin uzattığı biletin ardından Beyaz Saray'da "A sınıfı" bir protokolle ağırlandı. Hem de Başbakan bile değilken!
Ancak devlet başkanlarına uygulanan o standartüstü ağırlamanın, 1 hafta içinde ayarlandığının da altını çizmek gerekiyor. Çünkü tüm randevuları en az 1 sene evvelinden bağlanan Bush, ne büyük hikmetse, 1 hafta içinde bir partinin genel başkanını "A kategori" protokolle Beyaz Saray'da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duymuştu!
A protokolün sırrı
Şimdi Erdoğan rahat rahat ABD'nin yolunu tutabilir. "Bush, Erdoğan'a az vakit ayıracak" tehlikesi, götürülecek hediye paketinin parlaklığı sayesinde dar kapsamdan çıkarıldı ve Başbakan'ın şanına layık bir seviyeye yükseltildi!
Bakınız bu "A protokolü" meselesinin taşıdığı anlamı Soli Özel nasıl yorumluyor:
"Amerika, Erdoğan'a uyguladığı üst düzey protokolle, ordunun içinde AKP'nin reformlarına ve Kıbrıs'ta çözüme karşı çıkan subaylara mesaj veriyor".
Sali Özel epeyce zengin bir maden. Batı'nın içimizde tuttuğu, maddeten de, manen de kendilerinden olan bir isim. Psikolojik savaşın son adımı olan "korkusuzca konuşarak korku salma" basamağı çerçevesinde Org. Hurşit Tolon'u kastederek bakınız ne kadar fütursuzca konuşuyor:
"AB hedefi ve reformlarını, gerilla taktikleriyle engellenmeye çalışanlar, sadece kendi kurumlarına zarar vermekle kalırlar".
Hurşit Tolon Paşa biliyorsunuz "Ver kurtulcular için" "Bu ülke güzel insanlar yetiştirirdi ama görüyorum ki hainler de çıkmaya başladı" ifadelerini kullanmıştı.
Soli Özel'i kızdıran işte bu sözler...
Bu rahatsızlıktan kaynaklanmış olacak ki "içimizdeki yabancı" Washington'u, TSK aleyhine bakınız nasıl fişeklemeye çalışıyor:
"1 Mart'ta tezkerenin geçmemesiyle, Türk-Amerikan ilişkileri hasar gördü. Ama büyük kopuş TSK ile Pentagon arasında yaşandı. TSK'nın bugüne kadar Pentagon'dan koşulsuz destek aldığı düşünülecek olursa, yaşanan bu gerginlikle Pentagon tarafından asla affedilemeyecek bir şeydir".
Soli Özel'in uygun kalıplara sokarak söylediklerini biz tercüme edelim:
"TSK, Anadolu topraklarının tezkere ile işgaline "güçlü bir liderlik" göstermediği için suçludur!"
Erdoğan'ın ziyareti Özel'in "zenginleştirilmiş yorumlarıyla" çok önemli sonuçlar doğuracaktır. Hatta bu kez istenilen şeyler ziyaret sonrasına bir "söz" olarak dahi bırakılmamış, hükümetten icraat istenmiştir.
Başbakan Erdoğan;
1- Kıbrıs'ı
2- Güneydoğu'da Amerikalıların bir üs kurulmasına yönelik evetlerini çantasına koyarak, "Büyük Başkan Bush'a" sunacaktır!
Kuşkusuz hediyeler bununla da sınırlı değildir ve kalmayacaktır da! Hükümet AB ve ABD arasında ülkeyi "parçalayacak" herşeye evet diyerek, Washington'larda itibar arayacaktır ve aramaya da devam etmektedir.
Yazık ki Saddam'ı unutuyorlar, yazık ki ABD'nin kullanarak terk ettiği Güney Amerika ülkelerindeki çok sayıda örneği unutuyorlar!
Tabii en önemli yazık da bu süreçte şudur ki; Hükümet Washington tarafından dövülmeye çalışılan TSK konusuna, bizzat alet oluyor, senaryonun garnitürü rolünü oynuyor!
TSK adına da üzüntü vericidir ki hala basın açıklamalarıyla "AB-ABD'den yanayız" mesajları veriyorlar!
Zannediyorlar ki hala biz ABD'nin müttefikiyiz!
Zannediyorlar ki Türkiye adına başka bir formül yok!
Yazımıza Soli Özel'in Erdoğan'ın Washington ziyaretiyle ilgili şu değerlendirmesiyle noktayı koyalım:
"ABD'nin Erdoğan'a üst düzey protokol uygulaması, Amerika'nın siyasi partner olarak AKP'ye güvendiğini ve hükümetin reformculuğunun ABD açısından önemli olduğunu gösteriyor. Bu reformculuk siyasi İslam'ın laik ve demokratik bir çerçeve içinde terbiye edilip olgunlaşması anlamını taşımaktır".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021