Yılsonunda 35,6 milyar liralık bir bütçe açığı öngörülüyor, borç miktarı 800 milyar doları aşmış, cari açık ve dış ticaret açığı almış başını gitmiş ve hükümet bu karanlık tabloyu düzeltmenin tek kaynağı olarak vergileri ve zamları görüyor.
Buna rağmen Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan İstanbul finans zirvesinde “Türkiye IMF’ye cep harçlığı olmak üzere 5 milyar dolar verecek durumda” diyebiliyor.
Biz de Sayın Bakana soruyoruz, “Kimin parasını kime bağışlıyorsun?”
Zannımca Sayın Bakan kendisini Rusya’nın ya da Brezilya’nın ekonomi bakanı olarak görüyor. Çünkü bu ülkeler daha önce IMF’ye kredi verme teklifinde bulunmuşlardı.
Ama bir farkla, gerek Rusya, gerekse Brezilya 2005 yılından sonra IMF’den bağını kopardı ve Prof. Dr. Haydar Baş’ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’nin bazı projelerini hayata geçirerek ekonomilerini güçlendirdiler ve bağımsız bir ekonomiye sahip oldular.
Ekonomi olarak sağlam ve milli bir zemine ayak basınca da, kendilerini sunduğu yanlış politikalarla borç batağına saplayan IMF’ye karşı, hava atma kabilinden kredi verme teklifinde bulundular.
Rusya ve Brezilya’nın bu tavrı, IMF’den ayrıldıktan sonra güçlendiklerini dünyaya ispatlamak içindir.
Peki, Türkiye’nin havası ne durumda?
IMF’ye olan borcumuzu göze fazla battığı için azalttık ama onun referansıyla birçok küresel finans kuruluşlarına borçlandık. Şu anda topladığımız bütün vergiler borçlarımızın faizini bile karşılayamayacak durumda…
IMF’ye her zamankinden daha fazla bağlıyız ve Sayın Bakan’ın IMF için söylediği sözler IMF’ye karşı atılan hava değil, bilakis IMF ile kurulan sıkı bağı gözden kaçırmak için iç kamuoyuna yönelik ifadeler.
Hükümet, bütçe açığını kapatmak için vatandaşa yüklendikçe yükleniyor.
Elektrikti, doğalgazdı derken şimdi de bütün zamları belirleyen “yeniden değerlenme oranı”nda da artışa gidilecek.
Bildiğiniz gibi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Emlak Vergisi, Harçlar damga vergisi, trafik cezaları, yargı cezaları gibi birçok vergi ve ceza bu orana göre belirleniyor.
Bu da yetmiyor normalde devletin hizmeti olması gereken her şey para kaynağı olarak görülmeye başlandı.
Okuduğu halde belli bir yaşı aşan, çeşitli nedenlerden dolayı okuyamayan ve de iş bulamayan gençlere de sağlıkta dönüşüm ve zorunlu sağlık uygulaması adı altında pirim borcu yüklenmeye başlandı.
Aylık pirimler 35 ile 212 lira arası… Bu kapsama giren 1 milyon 154 bin 595 genç var. Minimum 35 liradan hesaplansa ayda 40 milyon liralık bir meblağ ediyor.
Bütçe açıldıkça, borçlar ve faizleri kabardıkça, siyasilerimiz çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına potansiyel para kaynağı olarak görüyor.
Siyasilerimiz, vatandaşı ne zaman para kaynağı değil de, “hizmet edilmesi gereken bir değer” olarak görürse ve her şeyden önemlisi vatandaş kendisini bir değer olarak görecek siyasileri iş başına getirirse o zaman bu garabet tablo değişecektir.
Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet modelinde, siyaset kurumu millete hizmet için vardır. O, vatandaşını kaynak olarak görmez.
Siyasi irade, Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüğü gibi, senyoraj gelirini, maden gelirlerini kullanır ve elde ettiği bütün gelirleri vatandaşının eğitimine, sağlığına, güvenliğine, ulaşımına, iletişimine, kısaca ihtiyaç duyduğu her şeye harcar. Bunu yük ya da bütçe açığı olarak da görmez.
Buna rağmen Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan İstanbul finans zirvesinde “Türkiye IMF’ye cep harçlığı olmak üzere 5 milyar dolar verecek durumda” diyebiliyor.
Biz de Sayın Bakana soruyoruz, “Kimin parasını kime bağışlıyorsun?”
Zannımca Sayın Bakan kendisini Rusya’nın ya da Brezilya’nın ekonomi bakanı olarak görüyor. Çünkü bu ülkeler daha önce IMF’ye kredi verme teklifinde bulunmuşlardı.
Ama bir farkla, gerek Rusya, gerekse Brezilya 2005 yılından sonra IMF’den bağını kopardı ve Prof. Dr. Haydar Baş’ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’nin bazı projelerini hayata geçirerek ekonomilerini güçlendirdiler ve bağımsız bir ekonomiye sahip oldular.
Ekonomi olarak sağlam ve milli bir zemine ayak basınca da, kendilerini sunduğu yanlış politikalarla borç batağına saplayan IMF’ye karşı, hava atma kabilinden kredi verme teklifinde bulundular.
Rusya ve Brezilya’nın bu tavrı, IMF’den ayrıldıktan sonra güçlendiklerini dünyaya ispatlamak içindir.
Peki, Türkiye’nin havası ne durumda?
IMF’ye olan borcumuzu göze fazla battığı için azalttık ama onun referansıyla birçok küresel finans kuruluşlarına borçlandık. Şu anda topladığımız bütün vergiler borçlarımızın faizini bile karşılayamayacak durumda…
IMF’ye her zamankinden daha fazla bağlıyız ve Sayın Bakan’ın IMF için söylediği sözler IMF’ye karşı atılan hava değil, bilakis IMF ile kurulan sıkı bağı gözden kaçırmak için iç kamuoyuna yönelik ifadeler.
Hükümet, bütçe açığını kapatmak için vatandaşa yüklendikçe yükleniyor.
Elektrikti, doğalgazdı derken şimdi de bütün zamları belirleyen “yeniden değerlenme oranı”nda da artışa gidilecek.
Bildiğiniz gibi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Emlak Vergisi, Harçlar damga vergisi, trafik cezaları, yargı cezaları gibi birçok vergi ve ceza bu orana göre belirleniyor.
Bu da yetmiyor normalde devletin hizmeti olması gereken her şey para kaynağı olarak görülmeye başlandı.
Okuduğu halde belli bir yaşı aşan, çeşitli nedenlerden dolayı okuyamayan ve de iş bulamayan gençlere de sağlıkta dönüşüm ve zorunlu sağlık uygulaması adı altında pirim borcu yüklenmeye başlandı.
Aylık pirimler 35 ile 212 lira arası… Bu kapsama giren 1 milyon 154 bin 595 genç var. Minimum 35 liradan hesaplansa ayda 40 milyon liralık bir meblağ ediyor.
Bütçe açıldıkça, borçlar ve faizleri kabardıkça, siyasilerimiz çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına potansiyel para kaynağı olarak görüyor.
Siyasilerimiz, vatandaşı ne zaman para kaynağı değil de, “hizmet edilmesi gereken bir değer” olarak görürse ve her şeyden önemlisi vatandaş kendisini bir değer olarak görecek siyasileri iş başına getirirse o zaman bu garabet tablo değişecektir.
Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet modelinde, siyaset kurumu millete hizmet için vardır. O, vatandaşını kaynak olarak görmez.
Siyasi irade, Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüğü gibi, senyoraj gelirini, maden gelirlerini kullanır ve elde ettiği bütün gelirleri vatandaşının eğitimine, sağlığına, güvenliğine, ulaşımına, iletişimine, kısaca ihtiyaç duyduğu her şeye harcar. Bunu yük ya da bütçe açığı olarak da görmez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025