Ehl-i Beyt'in faziletini, cömetliğin zirvesi olan duruşlarını Cenab-ı Hak birçok ayet-i kerimede beyan buyurmaktadır. Bunlardan bir kısmı da Ebrar ayetleri olarak bilinen İnsan suresinin 5'ten 31'e kadar olan ayetlerdir.
Allah (c.c.) bu ayetlerde Ehl-i Beyt'e yönelik şu övgü ve mükâfatlardan bahsetmektedir:
"İtaat eden ve iyilikte bulunanlar…"
"Allah'ın has kulları…"
"Onlar adaklarını yerine getirir ve şerri her yanı saran, kaplayan günden korkarlar."
"Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar."
"Ve sabretmelerine karşılık da mükâfatları cennettir."
"Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine bir parlaklık, gönüllerine bir sevinç vermiştir."
"Şüphe yok ki, bu size bir mükâfattır ve çalışmanız makbuldür."
Ehl-i Beyt'in, kendileri ihtiyaç duymalarına rağmen yemeklerini yoksula, yetime ve esire vermeleri esnasında niyetlerini ve yaptıkları iç muhasebeyi Cenab-ı Hak bizzat Kur'ân'ında şu ayetlerle anlatmaktadır:
"Sizi ancak Allah rızası için doyurmadayız ve sizden ne bir karşılık, ne de bir şükür istemeyiz."
"Şüphe yok ki, biz suratları astıran, azabı pek şiddetli olan gün, Rabbimizden korkarız."
Gördüğünüz gibi, O sevilmiş ve seçilmiş Ehl-i Beyt, yaptıkları amelin karşılığını yalnız Allah'tan bekliyorlar ve yalnız Allah'tan korkuyorlar. İşte imanın doruk noktası.
İslam âlimleri ittifak etmektedir ki, bu ayetler Hz. Ali (a.s.), Hz. Fatıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin'in (a.s.) yiyeceklerini miskin, yetim ve esire vermeleri ile ilgilidir.
İbn-i Abbas'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, bu ayetlerin nüzul sebebi şöyle anlatılır:
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçükken hastalanmışlardı. Peygamberimiz (s.a.v) ashab-ı kiramdan birkaç kişi ile ziyarete geldiler. Bu esnada ziyaretçilerin bazıları Hz. Ali'ye, "Ya Ali, çocukların için bir nezir (adak) yapmak istemez misin?" dediler.
Hz. Ali ve Hz. Fatıma da Allah'ın rızasını talep ve O'na şükür etmek ve de çocuklarının şifa bulmasını Hak'tan niyaz etmek üzere üç gün oruç tutmaya nezir ettiler.
Derken çocukları hastalıktan kurtuldular. Onlar da oruçlarını tutmaya niyet edip, başladılar. Lakin iftar için yiyecekleri yoktu.
Hz. Ali, birisinden üç gün iftar edebilmek için ödünç olarak üç çömlek arpa aldı. Hz. Fatıma, arpanın bir çömleğini öğütüp kendi adetleri kadar, yani 5 tanecik ekmek yaptı.
Akşam olmuş, iftarı bekliyorlardı. O sırada bir fakir (miskin) gelip, "Esselamü aleyküm ya Muhammed Ehl-i Beyt'i! Ben Müslüman bir fakirim. Beni doyurunuz ki, Allah da sizleri cennet sofraları ile doyursun" dedi.
Onlar da derhal sofralarındaki ekmekleri bu fakir miskine ikram ettiler.
Ve Hz. Ali, Hz. Fatıma'ya hitaben şöyle dedi: "Ey insanların en hayırlısının kızı! Ey iman ve şerefin kemaline sahip olan Fatıma! Görüyorsun, ciğerleri parçalayıcı haliyle kapıda duran şu miskin, açlığını bizlere arz ederken, hal lisanıyla Allah'a naz ve niyaz etmektedir."
Hz. Fatıma şöyle dedi: "Ey amcamoğlu! Emrinize âmâdeyim. Gerçi o miskini hoşnut edecek ve memnun kılacak bir şeye sahip değilim. Fakat umarım ki aç bir kimseyi doyurmak suretiyle hayırlı insanlardan sayılıp cennete girer ve şefaate ererim."
Cümlesi bir lokma almadan sofralarındaki ekmekleri fakir miskine verdiler, kendileri su ile iftar ettiler. Ertesi gün oruçlarına devam ettiler. Hz. Fatıma o gün arpanın ikinci ölçeği ile ekmek yaptı. Akşam yaklaşınca ekmeği sofraya koydular ve iftarı bekliyorlardı.
Derken kapıya bir yetim geldi, "Esselamü aleyküm ya Muhammed Ehl-i Beyt'i! Ben Muhacir çocuklarından bir yetimim. Babam Akabe harbinde şehit oldu. Beni doyurunuz, Allah da sizleri cennet taamları ile doyurur" dedi.
Yine ekmeklerini yetime ikram ettiler. Ve su ile iftar ederek o akşam da aç yattılar.
Ertesi gün Hz. Fatıma üçüncü çömlekteki arpayı ekmek yaptı. Akşam olunca yine sofrayı önlerine koydukları sırada, bu sefer de kapıya bir fakir esir geldi, "Esselamü aleyküm ey Allah'ın Elçisi'nin Ehl-i Beyt'i! Ben esirlerden biriyim. Bana ikram ediniz. Allah da sizlere cennet taamlarından ikram eylesin" dedi. Bu kez de sofalarındaki yiyeceği esire ikram ettiler.
Bu davranışları ile ilgili olarak İnsan suresi'nin 8'inci ayeti nazil oldu: "Hakiki mü'minler, Allah'a olan muhabbetlerinden dolayı kendi yiyeceklerini miskine, yetime ve esire ikram ederler."
Müfessirler, İnsan Suresi'nde geçen yukarıda yazan ayetlerin tamamının Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında nazil olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
Vahidi "Basit" kitabında, Ebu İshak-ı Sa'lebi kendi tefsirinde bu ayetlerin sadece bu kişiler hakkında olduğunu belirtmişlerdir.
Allah, bizleri Ehl-i Beyt'in yolunda daim eylesin ve Onların şefaatlerinden mahrum eylemesin. Bizleri bu gerçeklerle buluşturan Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza sonsuz teşekkürler. Daha detaylı bilgi için Prof. Dr. Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı'nı ve özellikle de Hz. Fatıma eserini mutlaka temin edip okuyunuz.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024